Blinken Suudi Arabistan’a gidiyor

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 6-8 Haziran günleri arasında Suudi Arabistan'ı ziyaret edecek. İlişkilerin zayıf seyrettiği bir dönemde Blinken, iki ülke arasındaki ekonomi ve güvenlik bağlarının yanısıra küresel meselelerle ilgili görüşmelerde bulunacak

Blinken Suudi Arabistan’a gidiyor
(ARŞİV)

ABD Dışişleri Bakanlığı bugün yaptığı açıklamada, Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in önümüzdeki hafta Suudi Arabistan'a gideceğini bildirdi.

Blinken'in ziyareti, Suudi Arabistan ve ABD'nin Cidde’de süren görüşmelerde, Sudan'da savaşan taraflar arasında kalıcı bir ateşkes sağlamaya çalıştığı bir dönemde gerçekleşecek.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matt Miller imzalı açıklamada, "Dışişleri Bakanı Antony Blinken, bölgesel ve küresel konularda ABD-Suudi stratejik işbirliği ile ekonomik ve güvenlik işbirliği dahil bir dizi ikili konuyu görüşmek üzere Suudi yetkililerle biraraya gelmek üzere 6-8 Haziran günlerinde Suudi Arabistan'a gidecek" denildi.

Miller, Blinken'ın 7 Haziran’da Körfez ortaklarıyla artan işbirliğini ve Ortadoğu'da güvenlik, istikrar, gerilimi azaltma, bölgesel entegrasyon ve ekonomik fırsatları nasıl teşvik edebileceklerini görüşmek üzere ABD-Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) bakanlar toplantısına katılacağını kaydetti.

Açıklamaya göre 8 Haziran’da da Blinken ve Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, IŞİD'i Yenmek için Küresel Koalisyon'un bakanlar toplantısına birlikte evsahipliği yapacaklar.

“ABD’nin Riyad’la ilişkilerini ilerletmeye odaklanacak”

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Sözcüsü John Kirby, Blinken'ın ABD'nin Riyad ile ilişkilerini ilerletmeye odaklanacağını söyledi.

Kirby bugün gazetecilere yaptığı açıklamada geleceğe odaklandıklarını ve Washington-Riyad ilişkilerinin önemli bir stratejik ortaklık olduğunu söyledi.

Kirby, "Bu, Suudiler’le her zaman her konuda aynı fikirde olduğumuz ya da onların bizimle her konuda aynı fikirde olduğu anlamına gelmiyor. Kesinlikle görüş ayrılıklarımız oldu" dedi.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan da daha geçen ay 7 Mayıs'ta Suudi Arabistan’ı ziyaret etmiş ve Cidde’de Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile görüşmüştü.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada Sullivan’ın Veliaht Prens Muhammed ile Yemen'de 15 aydır devam eden ateşkesin daha da pekiştirilmesine yönelik görüşmelerde kaydedilen ilerlemeyi görüştüğü kaydedilmiş ve “Sullivan, Suudi Arabistan'ın Sudan'dan tahliye sırasında ABD vatandaşlarına sağladığı destek için Veliaht Prens'e teşekkür etti” denilmişti.

ABD ile Suudi Arabistan ilişkilerinde, 2018’de gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan'ın İstanbul başkonsolosluğunda öldürülmesi, İran ve petrol konularındaki anlaşmazlıklar nedeniyle zaman zaman pürüzler yaşanmıştı.

ABD Başkanı Joe Biden göreve gelmeden önce 2019’da seçim kampanyası sırasında Kaşıkçı’nın Suudi ajanlar tarafından öldürülmesi nedeniyle Suudi Arabistan'a küresel sahnede "parya" muamelesi yapacağı sözünü vermişti.

İlişkilerde yeni denge

Ancak ABD’nin dünyanın en büyük petrol üreticisi, Suudi Arabistan’ın da dünyanın en büyük petrol ihracatçısı olması, ilişkilerde dengeyi gerektiriyor.

Ancak ilişkilerin temel dayanağı olan, ABD'nin Suudi petrolünün istikrarlı tedariki karşılığında güvenlik sağlaması unsuru zayıfladı. ABD artık Suudi petrolüne 1970'lerde olduğu kadar bağımlı değil.

Reuters haber ajansına konuşan ABD'nin eski Suudi Arabistan Büyükelçisi Chas Freeman, "Denklemin her iki tarafı, Suudi enerjisine erişim tercihi ve ABD'nin Suudi Arabistan'ı dış tehditlere karşı savunması, ortadan kalkmış görünüyor" dedi.

Ayrıca, şu anda Suudi petrolünün en büyük alıcısı ve Suudi ithalatının en büyük kaynağı olan Çin'in yükselişi ve ABD'nin Asya politikaları, Riyad'ın jeopolitik seçeneklerini korumasına yol açtı.

Reuters’a konuşan Teksas A&M Üniversitesi Profesörü Gregory Gause, "Soğuk Savaş döneminde ABD büyük stratejik girişimlerini desteklemek için Suudiler’e güvenebilirdi. Soğuk Savaş sona erdiğinde Suudiler’in fazla seçeneği yoktu. Şimdi ise seçenekleri var. Amerikan tek kutupluluğu dönemi temelde sona erdi ve Suudiler bunu anlıyor ve başka seçenekler görüyorlar" yorumunu yaptı.

Bunun en önemli örneği de Suudi Arabistan ve İran’ın, Mart ayında Pekin'deki gizli görüşmelerin ardından diplomatik ilişkileri yeniden tesis etmeyi planladıklarını açıklamasıydı.

İsrail’le ilişkilerde ilerleme olur mu?

Ancak ne kadar gergin olursa olsun, ilişkilerde gerçek bir kopuş olası değil çünkü Riyad'ın Körfez'den petrol akışını sağlamak için ABD ordusuna ihtiyacı var ve ne Çin ne de bölgede etkisini arttıran Rusya bu rolü oynamaya hazır görünüyor. Washington da Riyad'ın dünya petrol fiyatlarını ılımlı hale getirmesini istiyor.

Yine de ABD'nin yakın zamanda ulaşması pek mümkün görünmeyen bir hedefi var. O da Riyad'ı, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn'in de aralarında bulunduğu Arap ülkeleri gibi İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye ikna etmek.

Çarşamba günü ABD'nin Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf, İsrail basınında bu ihtimalle ilgili çıkan haberleri "abartılı bir heyecan" olarak nitelendirerek reddetti.

Leaf, Suudi veliaht prensin başka öncelikleri olduğunu, özellikle de Suudi Arabistan ekonomisini modernize etmek ve petrole olan bağımlılığını azaltmak için Vizyon 2030 planını uyguladığını ve spor alanında karşılaşmalar gibi daha küçük adımların İsrail ile ilişkileri geliştirebileceğini söyledi.

İsminin açıklanmasını istemeyen bir Körfez yetkilisi de Reuters’a, Suudi Kralı Selman hayattayken ve sağcı İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu iktidardayken normalleşmenin pek mümkün olmadığını belirterek, "Bu zor olacak" dedi.