Siyah-Beyaz Başladı, Renkli Devam Ediyor
Siyah-Beyaz Başladı, Renkli Devam Ediyor: Babalar, Oğullar ve Almanya’daki 63 Yıllık Yolculuk
1961 yılıydı. Of’tan çıkan iki arkadaş, Celal Çakır ve Hızır Ekşi, Federal Almanya Cumhuriyeti’ne giden ilk işçi kafilesinin içindeydi. Trenle Saarbrücken’e vardıklarında, yanlarında sadece valizleri değil; umutları, tereddütleri ve sevdikleriyle aralarına sıkışmış uzun bir hasret de vardı.
O günlerden kalan siyah-beyaz bir fotoğraf, onları fabrika duvarına yaslanmış, suskun ama dirençli bakışlarla yakalamış. Henüz alışık olmadıkları bir ülkenin kaldırımında duruyorlardı ama tarihin tam ortasında ayaktaydılar.
“Dilimizden düşmeyen meşhur bir izin kelimesi vardı…”
diye yazacaktı yıllar sonra Celal Çakır’ın oğlu, şair Rauf Çakıroğlu. Babasının göçünü şiirle tamamlayacak, onun sustuklarını kelimeye dökecekti.
⸻
“Misafir” Başlığıyla Gelen Kalıcı Bir Hikâye
Celal Çakır 1970 yılında Berlin’de vefat ettiğinde, o artık sadece bir işçi değil; bu ülkeye bedeniyle, emeğiyle, hikâyesiyle kazınmış bir insandı. “Misafir işçi” deyimi, onun için hiçbir zaman tam olmadı. Çünkü o, buraya sadece çalışmaya değil, bir iz bırakmaya da gelmişti. Bugün hâlâ mezarı memleketi Of’tadır. Ama ruhu Berlin’in sokaklarında dolaşır.
⸻
Yıllar Sonra: Aynı Kaldırımda Renkli Bir Fotoğraf
Aradan geçen altmış yılı aşkın sürede her şey değişti. Siyah-beyaz karelerin yerine artık gece ışıklarıyla çekilmiş renkli fotoğraflar var. Tıpkı Rauf Çakıroğlu ile Mustafa Ekşi’nin Berlin sokaklarında çektiği o fotoğraf gibi… Aynı soyadlar, aynı mücadele, ama bu kez kelimelerle, kalemle, kamera ve mikrofonla süren bir yolculuk…
⸻
Göçün Mirası: Şiir, Hafıza ve Onur
Rauf Çakıroğlu, babasının göçünü ve ardından gelen kuşağın kimlik arayışını yıllar sonra şöyle anlatıyor:
“Zamanla alıştık Almanya’ya farklı olsa da ülkemizden,
Fakat çok şeyi aldı götürdü bizden…”
Göç, sadece bedenin yer değiştirmesi değildir. Ruhun bölünmesidir biraz. Bir yanı Almanya’da kök salar, diğer yanı Anadolu’da savrulur. Rauf’un şiirleri bu bölünmüşlüğün, ama aynı zamanda direnişin şiiridir.
⸻
Hesapta Olmayan Bir Vatan
Bugün Almanya’daki Türk varlığı birkaç milyonu aştı. Artık hiç kimse “misafir” değil. Oğullar, babalarının döşediği taşların üzerinde yepyeni cümlelerle yürüyor.
“Bağlarken el diyarı bizi buraya,
Bize hiç sormadı, Türklerin hesapta olmayan ikinci bir vatanı vardı.”
Göçün ilk yıllarındaki mektuplar yerini WhatsApp mesajlarına bırakmış olabilir. Ama özlem hâlâ aynı. Ve şimdi, bu hikâyeyi hem yaşayan hem anlatan bir kuşak var.
⸻
Bitmeyen Yolculuk
Almanya’da ömür sürenlerin çoğu dönmeyi hayal etti ama hep bir şeyler eksik kaldı. Tabutlar döndü ama çocuklar burada kaldı. Ve o çocuklar bugün artık bu ülkenin söz söyleyen sesi, kültürel hafızası oldu.
Mustafa Ekşi gibi gazeteciler, Rauf Çakıroğlu gibi şairler… Her biri babalarının çektiği siyah-beyaz acıları, renkli bir geleceğe çevirmek için çalışıyor. Her biri bir tanıklık taşıyor.
⸻
Ve şimdi…
Bir zamanlar ellerine “Temiz ol”, “Onurlu ol”, “Bayrağını düşün” gibi öğütlerle tutuşturulan evraklar vardı. Şimdi ise onların yerine geçmişe dair şiir kitapları, belgeseller, röportajlar var.
“İyi-kötü, acı-tatlı yaşıyoruz Almanya’ya gelişimizin 61. yılını
Gençler! Kaybolmayın arada, okuyun, alın çağın bilgisini
Bırakırken sizlere Türk’ün kültür emanetlerini
İşçi insanımızın yerinde İŞVEREN yeni bir nesil vardı”
Siyah-beyaz başlamıştı bu hikâye. Şimdi renkli devam ediyor. Celal Çakır ve Hızır Ekşi, o ilk trenle sadece kendilerini değil, geleceği de taşıdılar. Bugün onların çocukları, Almanya’da Türk varlığının sesi, sözü ve şiiri oluyor.
İlgili Arşiv Video