Wirecard, Cum-Ex ve Papara Skandalları: Dijital Finansın Karanlık Yüzü

Wirecard, Cum-Ex ve Papara Skandalları: Dijital Finansın Karanlık Yüzü

Finansal sistemler dijitalleştikçe, hız ve kolaylık kazanırken aynı zamanda yeni dolandırıcılık biçimlerine de kapı aralıyor. Almanya’da patlak veren Wirecard ve Cum-Ex skandalları ile Türkiye’de dijital ödeme sistemi Papara’ya yönelik yürütülen soruşturma, bu dijital dönüşümün karanlık yüzünü gözler önüne seriyor. Bu üç olay, sadece milyarlarca euroluk zarara değil, aynı zamanda denetim mekanizmalarının sorgulanmasına da yol açtı. İşte detaylarıyla bu üç skandalın arka planı:

Wirecard Skandalı: Almanya’nın Dijital Yüz Karası

1999 yılında Almanya’da kurulan Wirecard, dijital ödeme sistemleri alanında hızla büyüyerek Avrupa’nın gözde fintech şirketlerinden biri haline geldi. 2018’de Frankfurt Borsası’nın en prestijli endeksi DAX’a giren şirket, küresel bir başarı hikâyesi olarak sunuluyordu. Ancak 2020 yılında bilançosunda “mevcut olmayan” 1,9 milyar euro olduğu ortaya çıktı. Bu para görünüşte Asya’daki hesaplarda tutuluyordu, ancak gerçekte hiçbir zaman var olmamıştı.

CEO Markus Braun tutuklandı, COO Jan Marsalek ise halen kaçak. Skandalın büyüklüğü Almanya’daki finansal denetim kurumlarının ve bağımsız denetim şirketi EY’nin (Ernst & Young) güvenilirliğini ciddi şekilde sarstı. BaFin gibi kurumlar, yıllarca Wirecard’a yönelik yolsuzluk iddialarını ya görmezden geldi ya da geçiştirdi. Skandal sonrası Alman hükümeti, finansal denetim sistemlerini baştan aşağıya reforme etme sözü verdi.

Cum-Ex Skandalı: Avrupa’nın En Büyük Vergi Soygunu

Cum-Ex işlemleri, 2000’li yılların başından itibaren Almanya ve diğer bazı Avrupa ülkelerinde, hisse senedi alım-satımı yoluyla devletlerden usulsüz vergi iadeleri almak için uygulandı. Yatırımcılar, vergi ödememelerine rağmen ödemiş gibi gösterilerek devlet hazinesinden vergi iadesi aldı. Bu yöntemle Almanya yaklaşık 10 milyar euro zarara uğradı. Avrupa genelindeki toplam zarar ise 30 milyar euroyu buldu.

Skandal, finans dünyasının iç içe geçmiş yapısını gözler önüne serdi. Bankacılar, avukatlar, vergi danışmanları ve bazı siyasi figürler bu sistemin parçasıydı. Hatta Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un, Hamburg Belediye Başkanı olduğu dönemde bu işlemlerle ilişkili özel bir bankanın cezai işlemden muaf tutulduğu yönündeki iddialar soruşturmaya konu oldu.

Papara Skandalı: Türkiye’de Dijital Finansın Kirli Kullanımı

Türkiye’de 2025 başında patlak veren Papara skandalı, dijital ödeme sistemlerinin yasa dışı bahis ve kara para aklama amacıyla nasıl kullanılabileceğini gösterdi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturmada, Papara üzerinden açılan 26.000’den fazla hesabın yasa dışı bahis sitelerinde kullanıldığı tespit edildi.

Papara’nın kurucusu Ahmed Faruk Karslı dahil olmak üzere 13 kişi gözaltına alındı. Şirkete kayyum atandı ve toplam 8 şirketin mal varlığına el konuldu. Soruşturma, Türkiye’de fintech şirketlerinin denetimi konusunda ciddi boşluklar olduğunu ortaya koydu.

Sistemler Değil, Denetimsizlik Krizi

Wirecard, Cum-Ex ve Papara örnekleri, aslında finansal sistemlerin değil, sistemlerin denetimsizliğinin krizidir. Bu skandallar, dijital finansın sunduğu avantajların kötüye kullanımıyla nasıl kitlesel zararlar yaratabileceğini açıkça ortaya koyuyor. Ortak nokta: Devlet denetimlerinin yetersizliği, kurumsal ihmaller ve bilinçli göz yummalar.

Gerek Almanya gerek Türkiye’de bu skandalların ardından düzenlemelerde reform vaatleri verilse de, dijital finansın hızla evrilen doğası göz önüne alındığında, denetim mekanizmalarının sürekli güncellenmesi ve bağımsızlaştırılması zorunlu hale gelmiştir. Aksi halde, dijitalleşmenin vaat ettiği kolaylık, büyük toplumsal ve ekonomik krizlere zemin hazırlamaya devam edecektir.

Yazan: Hasan Polat