Krizlerin bitmediği ülke: Lübnan
Lübnan, 7 Ekim'de Hamas'ın İsrail yerleşim birimlerine yönelik saldırısından bu yana diken üstünde. Güney Lübnan'da Hizbullah ile İsrail arasındaki çatışmalar devam ederken hem mevcut çatışmaların hem de Lübnan-İsrail savaşı riskinin sokaklara yansımaları görülebiliyor
BEYRUT —
Lübnan, 7 Ekim'de Hamas'ın İsrail yerleşim birimlerine yönelik saldırısından bu yana diken üstünde. Güney Lübnan'da Hizbullah ile İsrail arasındaki çatışmalar devam ederken hem mevcut çatışmaların hem de Lübnan-İsrail savaşı riskinin sokaklara yansımaları görülebiliyor.
Lübnan ekonomisi bankacılık, turizm, hizmet sektörü, diasporadaki Lübnanlılar’ın gönderdikleri paralar gibi oldukça kırılgan kalemlere dayanıyor. Bu nedenle bölgedeki bütün gerilimlerden doğrudan etkilenen ekonomisi savaş söylentileri ile birlikte bir kez daha çakıldı.
Birçok ülke Lübnan'daki vatandaşlarını geri çağırırken Lübnan'a seyahat etmeme uyarısında bulundu. Sadece bu çağrılar bile Beyrut başta olmak üzere gelirinin önemli bir kısmı turizme ve hizmet sektörüne dayalı olan kentleri tenhalaştırmaya yetti.
Elektrik sorunu
Turistlerin ve Lübnanlı gençlerin gözde eğlence mekanlarının bulunduğu Eşrefiye ve Badaro gibi bölgeler oldukça sessiz. Yaz mevsimini turistsiz geçiren Lübnan'da buna bağlı olarak oteller, restoranlar, eğlence mekanları, küçük işletmeciler olumsuz etkilendi. Bu alanlarda çalışanların bir kısmı işsiz kaldı.
Yine lüks dünya markalarının mağazalarının şubelerinin olduğu şehir merkezi ve Beyrut'un meşhur Hamra caddesi de oldukça sakin. Normalde sabahın ilk saatlerine kadar hareketli olan bu bölgeler, ülkedeki genel elektrik sorunu nedeniyle güneşin batışıyla birlikte karanlığa gömülüyor.
Günlük hayatta doların da kullanıldığı ülkede, Lübnan lirasının dolar karşısındaki eriyişi devam ediyor. Bu durum öyle bir noktaya gelmiş ki, insanlar cüzdanlarında ve ceplerinde para desteleri taşımak yerine dolar kullanmayı tercih edebiliyor.
Temel gıda maddelerinden yakıta kadar her şeyin fiyatının birkaç yıl içinde en az 10 katına çıktığı ülkede taksi şoförlüğü yapan öğretmenlere, mühendislere rastlamak şaşırtıcı değil. İşsizler iş, işi olanlar ikinci iş arıyor. Kiradan beslenmeye, iletişimden ulaşıma kadar ortalama yaşam standartlarını sağlayabilmek hiç ama hiç kolay değil.
Diğer taraftan Lübnan orta sınıfın olmadığı, oldukça küçük bir azınlığı oluşturan zenginlerin daha da zenginleştiği, toplumun çoğunluğunu oluşturan kesimin ise her krizde daha da fakirleştiği ülkelerden biri. Beyrut’un merkezinde bir tarafta denize nazır yükselen çok katlı süper lüks ve her biri proje yarışması ürünü binalar, diğer tarafta günde 20 saate varan elektrik kesintilerinin normalleştiği mahalleler bulunuyor.
Gıdadan otomotive, tekstilden sanayiye kadar neredeyse bütün ihtiyaçlarını ithal eden Lübnan'da tarımsal üretim yapılan toprakların önemli bir kısmı güney Lübnan'da bulunuyor. Hizbullah ile İsrail arasında aylardır devam eden çatışmalar nedeniyle bu bölgedeki tarım arazilerinin bir kısmı güvenlik gibi sebeplerle kullanılamıyor, bir kısmı da tarım yapılamayacak kadar yanmış durumda.
Çatışmalar nedeniyle 150 bine yakın insan güney Lübnan'dan başkent Beyrut başta olmak üzere ülkenin farklı yerlerine göç etti. Bu insanların bir kısmı Birleşmiş Milletler'e (BM) bağlı kurumların sağladığı ve ihtiyaçlarını Lübnan Kızılay'ının sağladığı okul ve öğrenci yurdu gibi yerlerde kalıyor.
Lübnan'da birkaç hafta sonra başlaması gereken eğitim-öğretim yılı nedeniyle açılması gereken okulların durumu hala meçhul. Lübnanlı yetkililer savaş riski nedeniyle okulların açılmayabileceğini söylüyor. Sağlık, çevre, ekonomi gibi bakanlıklar savaş olasılığına hazır olup olmadıklarını anlamak için çalışmalar yapmaya başladı.
Mezhepçi sistem
Olası bir Lübnan-İsrail savaşının Lübnan'a çok ağır darbe vurabileceğini savunanlar var. Mevcut ekonomik ve siyasi krizin derinliğine dikkat çeken bu kesim, topyekun bir savaş halinin Lübnan'ı tahrip edebileceğini söylüyor.
Bugünlerde Lübnan'da hiç kimse önünü göremediği ve gidişatı kestiremediği için ithalat iyice yavaşlamış, projeler durmuş, iyice derinleşen ekonomik krizin de etkisiyle işten çıkarmalar artmış.
Elbette Lübnan'daki bu durumun tek sebebi 7 Ekim sonrası başlayan süreç ve Hizbullah ile İsrail arasındaki çatışmalar değil.
Aslında Lübnan, 1975 yılında başlayan ve 15 yıllık kanlı çatışmaların ardından 1990 yılında biten iç savaştan beri bir türlü toparlanamadı. İç savaş bittikten sonra en önemli sorunlardan biri 15 yıl boyunca birbirleriyle hatta zaman zaman kendi aralarında bile savaşan dini ve mezhebi grupları korumaktı. Bu amaçla Lübnan'daki 18 din ve mezhebin her birinin siyasetten orduya kadar her alanda yer almasını sağlayan bir anayasa hazırlandı. Geçici olması gereken bu anayasa her bir dini-mezhebi grubun Lübnan'dan önce kendi topluluğunu öncelik görerek hareket etmesini kolaylaştırdı.
Lübnan'da mezhepçi sistem ülkenin Osmanlı idaresinde olduğu dönemde de vardı. Fransızlar döneminde sistematikleşen bu anlayış iç savaştan sonra anayasanın bizzat kendisi oldu. Mezhepçi sistem kamu ile sınırlı kalmadı özel sektöre ve özel hayatlara kadar sirayet etti.
Lübnan'da mezhepçi sisteme göre konumlanmış dinlerin ve mezheplerin kazanımları sarsılabilir korkusuyla on yıllardır nüfus sayımı yapılmıyor. Yine bu sistemin temel esaslarından biri olan demografinin değişmemesi için medeni kanunla evlilik de yasak.
Ekonomik kriz
Mezhepçi sistem nedeniyle sürekli siyasi krizler yaşanan Lübnan'da devletin kurumsallaşması, kamu hizmetinin ve kalkınmanın sağlanması için gerekli projelerin hazırlanması gibi adımlar atılamadı.
Lübnan'da 1997 yılında 100 dolar-150 bin Lübnan lirası olarak sabitlendi. 2019 yılına kadar bu uygulama bir şekilde devam etse de 2010 yılından itibaren ekonomi şiddetli bir türbülansa girmeye başladı.
Dünyanın en borçlu ülkelerinden biri olan Lübnan aynı zamanda en yolsuz ülkeler listesinin de ilk sıralarında. Bütün bunlara rağmen eski Başbakan Saad Hariri'nin girişimleri ve eski Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin desteği ile Lübnan'a destek konferansları yapıldı. Birkaç yıl boyunca ekonomiyi düze çıkaracak kaynak arayışları sürerken çeşitli ülkeler ve uluslararası para kuruluşları Lübnan'a düşük faizli kredi vermeyi kabul etti. Ancak sorun bu vaatlerin alınması ile bitmedi çünkü Lübnan'a destek sözü veren ülkeler önce paraların harcanacağı projelerin hazırlanmasını istiyordu. Lübnan'da ise, mezhepçi yapı nedeniyle iyice bölünmüş olan hükümet biraraya gelerek ortak projeler oluşturma ve hayata geçirme iradesini istediğine de sahip değildi.
2019 yılında başını gençlerin çektiği göstericiler sokaklara inmeye başladı. Aylar süren gösterilere 2 milyondan fazla insan katıldı. Göstericilerin talepleri mezhepçi sistemin değişmesi, yolsuzlukla mücadele ve daha iyi bir yönetimdi. Barışçıl başlayan gösteriler birkaç ay sonra çatışmalara dönüşürken insanlar sokaklardan çekilmeye ve imkanı olanlar değişim ihtimalinden ümidi keserek ülkeyi terk etmeye başladı.
2020 yılında Beyrut limanında istiflenen patlayıcı maddelerin sebep olduğu patlama hem Lübnanlılar’a hem de ekonomiye bir darbe daha vurdu. Ardından gelen pandemi sonrasında ekonominin toparlanabileceği yönünde ümitler vardı ancak bu defa da Hizbullah ile İsrail arasında çatışmalar başladı.
Lübnan'da güney sınırında devam eden çatışmaların yanı sıra siyasi ve ekonomik kriz devam ediyor. En azından Beyrut'ta VOA Türkçe’nin konuştuğu Lübnanlılar ekonomi başta olmak üzere olumsuzlukların düzelebileceğine dair ümitli değil.