Atatürk’ü Anlamayan, Anlamak İstemeyen Gafillere Gelsin

Atatürk’ü Anlamayan, Anlamak İstemeyen Gafillere Gelsin

15 Temmuz gecesi…

Gökyüzü kırmızıydı.

Ama o kırmızılık ne bir gün batımındandı, ne de bir kutlamadan.

O kırmızılığı, şehitlerimizin elindeki Türk bayrağı yaptı.

Tankların önüne çıkan, mermilere göğsünü siper eden o insanlar, imanla, vatan sevgisiyle durdu.

Ve ironik olan şu ki, o tankları sürenler “Allahuekber” diyerek kendi milletine kurşun sıkan sözde dindarlardı.

Kendini “halife” sanan bir kâinat imamının talimatıyla, Türk milletine savaş açtılar.

Bir vaazla kandırdılar, bir mesajla emir verdiler.

Kur’an’ı kalkan yaptılar, milleti sırtından vurdular.

Ve hâlâ utanmadan “hizmet” diyorlar!

Oysa yaptıkları tek şey, vatana ihanetti.

O gece, kimin Atatürk’ün yolunda olduğu, kimin de din maskesiyle ihanet ettiği bir kez daha ortaya çıktı.

Bayrak elindeydi, dua dilindeydi, iman yüreğindeydi bu milletin.

Ve o millet, bir kez daha Atatürk’ün ne demek olduğunu hatırlattı.

Bu ülke, binbir yoklukla, binbir savaşla kuruldu.

Yenilmiş bir imparatorluğun külleri arasından bir ulus doğdu.

Atatürk ve silah arkadaşları, yenilginin içinden istiklali, onuru, özgürlüğü çıkardı.

“Bu millet buna kadirdir” demişti Balıkesir Hutbesi’nde.

Ve haklıydı.

Çünkü o, Türk milletinin damarlarında dolaşan kudreti görmüştü.

Atatürk o gün, camide minbere çıkarak halka seslendi:

“Bizim dinimiz akla, fenne, ilme ve mantığa uygundur.”

Bu cümleyle, hem dinin özünü hem de Cumhuriyet’in yolunu çizdi.

Dinle bilimi, imanla vicdanı, camiyle cumhuriyeti buluşturdu.

Ama o günden bugüne, bu topraklar hiç boş kalmadı.

Bir yandan “cemaat” kisvesiyle din sömürüsü yapanlar, öte yandan “özgürlük” bahanesiyle bölücülük yapanlar…

Aynı hedefte buluştu: Cumhuriyet’i zayıflatmak, Atatürk’ü unutturmak.

Fetö’sünden PKK’sına, tarikat maskelilerinden sözde sivil toplumculara kadar hepsi aynı tezgâhın parçalarıydı.

Kimi sakalını uzattı, kimi tespihini salladı, kimi sol yumruğunu havaya kaldırdı…

Ama hepsi aynı ihanetin farklı suretleriydi.

Bugün hâlâ bu ülke, 102 yıllık bir varlık mücadelesi veriyor.

Artık savaş cephede değil, ekranlarda, klavyelerde, sosyal ağlarda.

Ama şunu unutmasınlar:

O ekranların ötesinde hâlâ Atatürk’ün milleti var.

O millet ki, Çanakkale’de siper kazdı, Sakarya’da dirildi, 15 Temmuz’da tankın altına yattı.

Ve yine dirilecek, yine ayağa kalkacak.

Çünkü bu topraklarda hâlâ Atatürk’ün sesi yankılanıyor:

“Türk milleti zekidir, çalışkandır.”

Evet…

Atatürk’ü anlamayanlara değil, anlamak istemeyen gafillere gelsin bu sözler.

Bu millet hem Müslümandır, hem Cumhuriyetçidir, hem de Atatürkçüdür.

Ve bu üç değeri bir arada tutabilen tek lider, Mustafa Kemal Atatürk’tür.