Seçim Sürecinde Popülist Söylemler Demokrasiye Zarar Verir mi?

62 Yıl Sonra Hâlâ İkinci Sınıf İnsan Muamelesi ve İkinci Sınıf Bir Politika

Seçim Sürecinde Popülist Söylemler Demokrasiye Zarar Verir mi?
Berlin Duvarının Yıkılması Geleceğe Umut oldu mu?

Almanya, 62 yıl önce “Gastarbeiter” (misafir işçi) programıyla Türkler başta olmak üzere birçok göçmeni ülkesine davet ettiğinde, bu bireylerin topluma entegrasyonu hedeflenmişti. Ancak entegrasyon, bir toplumun göçmenlerle barış içinde yaşaması için ilk adımdır. Asıl hedef, herkesin eşit haklara sahip olduğu bir düzen inşa etmektir. Friedrich Merz liderliğindeki CDU’nun suç işleyen çifte vatandaşların vatandaşlıktan çıkarılmasını öneren politikası, bu hedefe ters düşen, ayrımcılığı pekiştiren ve eşit haklar ilkesini zayıflatan bir yaklaşımı yansıtmaktadır.

Vatandaşlık: Tartışılmaz ve Koşulsuz Bir Hak

Vatandaşlık, yalnızca bir hukuki statü değil, aynı zamanda bir bireyin toplumun tam ve eşit üyesi olarak kabul edilmesinin teminatıdır. Friedrich Merz’in, suç işleyen çifte vatandaşların vatandaşlıklarının iptal edilmesini öneren politikası, bu temel hakkı bir ayrıcalık gibi göstermektedir. Bu tür bir politika, belirli bir kesimi damgalamakla kalmaz, aynı zamanda hukuk devleti ilkesine zarar verir ve toplumsal uyumu zedeler.

Entegrasyon ve Ötesi: Eşit Haklara Giden Yol

Almanya’da göçmenlerin entegrasyonu, yıllardır toplumun bir parçası olmaları için teşvik edilen bir süreç olmuştur. Ancak entegrasyon, yalnızca bir başlangıçtır; toplumsal barış ve uyumun sürdürülebilmesi için eşit haklara ulaşılması şarttır. Entegrasyon, bireylerin topluma uyum sağlaması anlamına gelirken, eşit haklar, bu bireylerin toplumun ayrılmaz birer parçası olmasını sağlar. Friedrich Merz’in önerisi, entegrasyonu bile geri planda bırakacak kadar ayrımcı bir yaklaşımdır ve eşit haklar hedefinden çok uzaktır.

Ayrımcılığı Derinleştiren Bir Politika

Bu önerinin çifte vatandaşlara yönelik olması, doğrudan göçmen kökenli bireyleri hedef almaktadır. Almanya’da çifte vatandaşlık hakkı, uzun bir mücadele sonucunda kazanılmıştır ve bugün, göçmen kökenli bireylerin Almanya’daki yerini güçlendiren önemli bir haktır. Ancak Merz’in önerisi, bu hakkı geri almayı ve göçmenleri “ikinci sınıf vatandaş” konumuna düşürmeyi amaçlayan bir girişim olarak görülmektedir. Vatandaşlık gibi temel bir hakkın, cezalandırma aracı olarak kullanılması, sadece insan haklarına değil, Almanya’nın demokratik değerlerine de aykırıdır.

Popülist Söylemlerin Tehlikesi

Merz’in bu önerisi, yalnızca hukuk devleti ve insan haklarına zarar vermekle kalmaz, aynı zamanda toplumu daha fazla kutuplaştırma riski taşır. Reem Alabali-Radovan ve Gökay Sofuoğlu gibi isimlerin de belirttiği gibi, bu tür politikalar göçmen kökenlileri hedef alarak ayrışmayı artırmaktadır. Çifte vatandaşlık hakkının sorgulanması, topluma entegrasyon çabalarını baltalarken, eşit hakların sağlanması gerekliliğini de göz ardı etmektedir.

Almanya’nın güçlü bir toplum yapısına sahip olması, entegrasyon süreçlerini başarıyla tamamlamış bireylerin eşit haklara erişmesiyle mümkündür. Çifte vatandaşlık gibi kazanımlar, toplumdaki herkesin eşit haklara sahip olduğu bir düzenin temel taşlarıdır. Göçmen kökenli bireyleri hedef alan ayrımcı söylemler ve popülist politikalar yerine, eşit haklara dayalı bir sistem kurulmalıdır. Almanya’nın geleceği, kapsayıcı ve birleştirici politikaların başarısına bağlıdır.

62 yıl önce Almanya’nın kalkınmasına katkı sağlamak için ülkeye gelen göçmenler, bugün hâlâ eşit haklara ulaşma mücadelesi vermektedir. Entegrasyon, toplumsal uyum için gerekli bir adım olsa da asıl hedef, herkesin eşit haklara sahip olduğu bir düzeni inşa etmektir. Friedrich Merz’in önerisi, bu hedefi zayıflatırken toplumsal barışa zarar verme riskini taşımaktadır. Almanya’nın, göçmen kökenli bireyleri ayrıştıran değil, eşit haklarla güçlendiren politikalarla geleceğini inşa etmesi elzemdir. Göçmenlerin eşit haklara erişmesi, yalnızca onların değil, Almanya toplumunun tamamının yararına olacaktır.