Fransız Devleti ve Bitmeyen Kolonyal Hafıza

Fransız Devleti ve Bitmeyen Kolonyal Hafıza
Nakşi şeyhi İbrahim Halil Efendi’nin nadir görüntülerinden biri. Kürt Dağı direnişine önderlik eden tarihî şahsiyet, bu karede bölgenin ufkuna karşı dimdik ayakta.

Bir asırlık dosya Eyfel’in dibinde yeniden açıldı**

Suriye’nin kuzeyindeki Kürt Dağı…

Fransızların 1920’lerde kolonyal cetvelle böldüğü toprakların en inatçı bölgesi.

Manda yönetimine kafa tutan halkın direniş belleği.

Ve bu direnişin tam ortasında bir isim:

Fransız arşivlerinin “tehlikeli dini lider” diye damgaladığı, bölgenin “mürşit” diye bağrına bastığı Nakşi Şeyhi İbrahim Halil Efendi.

Yıllar boyunca Fransız işgalinin huzurunu kaçırdı.

Kolonyal düzeni sarstı.

Aşiret ağalarının saltanatını bozdu.

Fransız ordusunu Kürt Dağı’na sokmadı.

Direnişin adı Fransız raporlarında tek bir etikette toplandı: “Mürid Hareketi.”

Ve bir asır sonra…

Fransa’nın o dosyayı kapatmadığı, tozlanmaya bile izin vermediği ortaya çıktı.

Nasıl mı?

Nakşi şeyhinin torunu, turistik bir Paris gezisinde bunu bizzat yaşadı.

Yaşadığını da medya.berlin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Ekşi’ye anlattı.

Eyfel Kulesi’nin dibinde bir asırlık intikam

“Rutin kimlik kontrolü”…

Öyle dediler.

Ama kimlik memurun elinde biraz fazla uzun süre kaldı.

Bir memur yetmedi, ikincisi geldi.

O da yetmedi, üçüncüsü geldi.

Sonra sorular başladı:

“Aile bağlarınız?”

“Dedenizin ismi?”

“Soy geçmişiniz?”

Turist kontrolü?

Geçiniz.

Fransız güvenlik görevlileri, yüz yıl öncesinin dosyasını açmıştı.

Ardından o meşhur cümle geldi:

“Ailenizin geçmişi nedeniyle, Fransa’da bulunmanız güvenlik açısından uygun olmayabilir.”

Bir an için düşünün…

1930’larda Fransız zırhlı birlikleriyle çarpışan bir Anadolu dervişinin torunu…

2020’lerde Paris’in ortasında, Eyfel’in gölgesinde bu sözleri duyuyor.

Ardından nihai mesaj:

“Size tavsiyemiz, ülkeyi terk etmenizdir.”

Polis nezaketle söylüyor…

Devletin hafızası tokat gibi vuruyor.

Fransa’nın kapatmadığı dosya

Fransız arşivlerine göre Halil Efendi, üç başlıkla tanımlanan tehlikeli bir isimdi:

“Sosyal mobilizasyon gücü yüksek bir dini lider”

“Aşiret dengelerini dağıtan aktör”

“Ankara ile irtibatlı olabilecek kişi”

Yani Fransız mantığıyla:

“Asıl korktuğumuz türden şahıs.”

Mürid Hareketi Fransa için bir isyan değil,

kolonyal düzeni çökerten bir stratejik tehditti.

Bir asır sonra torununa yapılan müdahale, Fransa’nın bu dosyayı “kapandı” diye değil, “yerine göre açılır” diye sakladığını gösteriyor.

Arşivlerdeki işlem adı belli:

Beklemede.

Neden unutamadılar? Çünkü Kürt Dağı Paris’in kâbusuydu

Halil Efendi’nin direnişi, Fransız planlarını üç noktadan çöpe atmıştı:

1. Böl–yönet politikası çöktü

Fransızların etnik ayrıştırma oyunu bozuldu.

Kürt, Arap, Türkmen aynı çatı altında toplandı.

2. İşbirlikçi ağalar etkisizleşti

Fransız kolonyal modeli, yerel taşeronlar üzerinden çöktü.

3. Fransız otoritesi işlemeyi bıraktı

Kürt Dağı’nın birçok noktasına Fransız birlikleri giremedi.

Yani, manda yönetiminin fişi çekildi.

Elbette unutmazlar.

Unutamazlar.

Eyfel’deki olay aslında neyi söylüyor?

Fransa’nın toruna verdiği mesaj, diplomatik değil.

Nazik değil.

Tesadüf hiç değil.

Söylediklerinin alt metni çok açık:

“Biz unutmuyoruz.”

“Arşiv bizde kapanmaz.”

“Deden Fransa’ya meydan okudu; biz bunu not ettik.”

“Gerekirse yüz yıl sonra torununu bile kontrol ederiz.”

“Suriye bizim için hâlâ bir kolonyal sinir ucu.”

Bu sadece bir güvenlik uygulaması değil;

devletin hafızasının nesiller arası intikam refleksi.

Sonuç: Batı unutmaz, özellikle Türklerin tarihini hiç unutmaz

Nakşi şeyhi İbrahim Halil Efendi, 1920’lerde Kürt Dağı’nda Fransız mandasının sinir uçlarına basmıştı.

Bir asır sonra torununun Eyfel Kulesi’nin dibinde yaşadığı olay, Fransa’nın o acıyı unutmamakta ne kadar kararlı olduğunu gösterdi.

Bu vaka, dizilerdeki “Batı demokrasisi” masallarının ötesindeki çıplak gerçeği bir kez daha hatırlatıyor:

Batı devletleri, Türk tarihine dair her detayı kaydeder.

Arşivler kapanmaz.

Defter dürülmez.

Açık dosyalar nesilden nesile devredilir.

Ve Fransa, Kürt Dağı’ndaki o dosyayı hiç kapatmadı.

Bir asır sonra Eyfel Kulesi’nin gölgesinde tekrar açtı.

İşte devlet hafızası dedikleri şey tam olarak budur.