Yeni Anayasa Tartışmaları Derinleşiyor: İktidar ve Muhalefet Arasında ‘Kurucu İrade’ Gerilimi

Yeni Anayasa Tartışmaları Derinleşiyor: İktidar ve Muhalefet Arasında ‘Kurucu İrade’ Gerilimi

Türkiye siyasetinde yaz aylarının en sıcak gündem başlığı yeni anayasa tartışmaları oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 28 Mayıs’ta başlattığı “sivil anayasa” çağrısı, farklı siyasi aktörler arasında karşıt açıklamalara yol açarken, sürecin sadece bir hukuk reformu değil, rejim ve temsiliyet ekseninde bir siyasi mücadeleye dönüşmekte olduğu görülüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni anayasa için on hukukçudan oluşan bir çalışma grubu oluşturduklarını açıklarken, “Yeni ve sivil bir anayasa, darbe kalıntılarından arındırılmış, temel hak ve özgürlükleri teminat altına alan, Türkiye Yüzyılı vizyonunu taşıyacak bir metin olacaktır. Bu ülkemiz için gereklidir; şahsım için değil,” ifadelerini kullandı. Erdoğan’ın bu çıkışı, muhalefet cephesinde “2028 sonrası için sistem değişikliği hazırlığı” olarak yorumlandı.

Anayasa çağrısına ilk güçlü destek, Cumhur İttifakı ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den geldi. Bahçeli, mevcut anayasanın darbeler döneminin ürünü olduğunu vurgulayarak, “Kurucu bir ruhla, toplumun tüm kesimlerinin katkı sunduğu, çağın ruhunu yansıtan bir anayasa yapılmalıdır. Siyasi gerginlik yaratmadan ortak akılla hareket edilmelidir,” dedi.

Ancak Bahçeli’nin anayasa çağrısı sadece teknik bir öneriyle sınırlı kalmadı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yönelik son günlerde yaptığı sert açıklamalar da dikkat çekti. Özel’in “sokakta siyaset” çağrılarına karşı çıkan Bahçeli, “Yargıya saygı duy, partinde otur” diyerek hem yargı bağımsızlığına hem de Meclis’in merkezî rolüne vurgu yaptı. Bu çıkış, anayasa sürecinin meşruiyet zeminini koruma kaygısı olarak yorumlandı.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da anayasa sürecinin takvimine dair net bir çerçeve çizdi. Kurtulmuş, “Eğer gerekli olgunlaşma sağlanırsa, 2025 yılı Ekim ayında anayasa taslağının Meclis gündemine gelmesi mümkündür. Ancak asıl olan, bu metnin sadece siyasi değil, toplumsal mutabakatla şekillenmesidir,” dedi.

Muhalefet cephesinde ise temkinli ve eleştirel yaklaşımlar ön planda. DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, “Türkiye’nin gerçekten demokratik bir anayasaya ihtiyacı var. Eşit yurttaşlık, temel hak ve özgürlüklerin güvencede olduğu bir metin ancak geçmişle yüzleşerek hazırlanabilir,” dedi. Doğan ayrıca, anayasa yazım süreciyle eş zamanlı olarak bir “Hakikat ve Adalet Komisyonu” kurulması gerektiğini ifade etti.

Gelecek Partisi’nin Meclis Grubu Başkanvekili Selçuk Özdağ ise yeni anayasa tartışmalarına daha eleştirel yaklaştı. “Geçmişte bazı anayasa değişikliklerine destek verdik ama pişmanız. Çünkü uygulamada demokrasi gerilemeye devam etti. Dünyanın en iyi anayasasını hazırlasanız da, eğer uygulama samimi değilse hiçbir anlamı yok,” diyerek mevcut iktidarın niyetine yönelik kuşkularını dile getirdi.

CHP ve İYİ Parti ise henüz kurumsal düzeyde bir anayasa açıklaması yapmadı. Ancak kulis bilgilerine göre CHP yönetimi, “Cumhurbaşkanı’nın görev süresini etkileyebilecek hiçbir anayasa değişikliğine destek verilmemesi” yönünde bir pozisyon benimsiyor.

Yeni anayasa tartışmaları teknik bir düzenlemeden ziyade, toplumsal sözleşmenin yeniden inşası, rejim meşruiyeti ve siyasal katılım tartışmalarını da beraberinde getiriyor. Erdoğan ve Bahçeli’nin “kurucu anayasa” vurgusu, muhalefetin ise “meşruiyet” ve “uygulama samimiyeti” konularındaki eleştirileri, önümüzdeki süreçte yeni bir anayasanın yalnızca içerikle değil, kim tarafından ve nasıl yazılacağıyla da belirlenmeye devam edeceğini gösteriyor.