NSU’nun Ortaya Çıkışının 14. Yılı: Berlin’de Anma ve Yüzleşme Toplantısı Düzenlendi
4 Kasım 2011’de Almanya’da 10 kişiyi katleden, çok sayıda soygun ve bombalı saldırı gerçekleştiren aşırı sağcı terör örgütü Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU)’nun varlığı ortaya çıkmıştı. Aradan 14 yıl geçmesine rağmen, cinayetlerin ardındaki karanlık ilişkiler hâlâ tam olarak aydınlatılamadı.
14 Yıl Önce Ortaya Çıkan NSU Gerçeği: Berlin’de Kurbanlar İçin Anma ve Adalet Çağrısı
İlgili Video
4 Kasım 2011’de Almanya’da 10 kişiyi katleden aşırı sağcı terör örgütü Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU)’nun varlığı ortaya çıkalı tam 14 yıl oldu. Berlin’de düzenlenen anma toplantısında, NSU kurbanları bir kez daha anıldı ve adalet mücadelesinin hâlâ sürdüğü vurgulandı.
Berlin’deki Türk-Alman İşverenler Birliği (TDU) binasında gerçekleşen etkinlik, Berlin-Brandenburg Türk Toplumu (TBB) ile ortaklaşa düzenlendi. “NSU Kompleksi – Neonazi Irkçı Seri Cinayetler Kronolojisi (2000–2011)” başlıklı toplantıda, NSU’nun ırkçı cinayet zinciri, devlet kurumlarının ihmalleri ve adalet arayışının bugüne kadar süren etkileri ele alındı.
Etkinliğin moderasyonunu Ayşe Demir (TBB Yönetim Kurulu Sözcüsü), sunumunu ise İlker Duyan (TBB) yaptı.
Toplantıya Berlin Konsolosu Nağı Tayru, TDU Başkanı Remzi Kaplan, TDU Başkan Yardımcısı Serap Yılmaz, TDU Genel Sekreteri Doğan Azman ve Safter Çınar /TBB katıldı.
Katılımcılar arasında sivil toplum temsilcileri, ve basın mensupları yer aldı.

NSU’nun Kanlı Kronolojisi
Sunumda yer alan bilgiler, 2000–2011 arasında Almanya’nın farklı kentlerinde işlenen ve çoğunluğu Türk kökenli göçmenleri hedef alan cinayetlerin acı kronolojisini hatırlattı.
2004 yılı, NSU’nun en acımasız eylemlerinden birine sahne oldu. Köln’ün Keupstraße semtinde — çoğunlukla Türklerin yaşadığı bir mahallede — çivili bomba patladı. 22 kişi yaralandı, sokak savaş alanına döndü. Ancak resmi makamlar olayı “terör saldırısı” olarak değil, “Türkler arası hesaplaşma” olarak yorumladı.
Yıllar sonra mağdurlar devlete şöyle seslendi:
“Bizi değil, bombayı sorgulasaydınız, belki diğerleri ölmezdi.”
Aynı yıl içinde Rostock’ta 24 yaşındaki Mehmet Turgut, döner dükkânında öldürüldü. Polis yine ırkçılığı görmedi. 2005’te Nürnberg’de İsmail Yaşar, ardından Münih’te Yunan asıllı Theodoros Boulgarides aynı silahla vuruldu.
Toplumda tepki büyüktü: Yedi cinayet, yedi göçmen…
Ama kimse hâlâ “Neonazi” diyemiyordu.
2006’da iki yeni cinayet işlendi. Dortmund’da Mehmet Kubaşık, Kassel’de ise 21 yaşındaki Halit Yozgat öldürüldü. Yozgat’ın internet kafesinde o sırada bulunan kişinin bir istihbarat memuru, Andreas Temme olduğu yıllar sonra ortaya çıktı.
Bu olay, NSU’nun devletle olası bağlantılarını tartışmaya açacaktı.
“Soruşturma Mağdurları Suçlu Gibi Gösterdi”
Sunumda, Almanya’daki güvenlik birimlerinin yıllarca cinayetlerin ırkçı motivasyonla işlendiği ihtimalini göz ardı ettiği vurgulandı.
Soruşturmalar, kurbanların çevresine odaklandı; aileler gözetlendi, evler arandı, “suçlular” onların arasından aranırken Neonaziler hiç sorgulanmadı.
İlker Duyan’ın aktardığına göre, 2006’da kurulan özel polis ekibi “BAO Bosporus” bile önyargılı bir isim taşımaktaydı. “Bosporus”, yani “Boğaziçi” ifadesi, doğrudan Türk kökenli insanları çağrıştırıyordu.
Bu ekibin araştırmaları da yine mağdurların çevresinde döndü; gerçek failler ise yeraltında yaşamaya devam etti.
Aynı şekilde, Soko Hilal (Hilal Özel Soruşturma Ekibi) adı verilen birim, soruşturmanın yönünü açıkça ortaya koyuyordu. Polislerin gözünde olaylar “hilal dünyasında”, yani Türkler arasında yaşanıyordu.
Bu bakış açısı, dönemin bazı Alman gazetelerinde “Hilal Mafyası” gibi manşetlerle desteklendi.
“İnsan Öldürmek Bizim Kültürümüzde Tabu”
Sunumda yer alan bir başka çarpıcı belge, dönemin resmi raporlarından bir alıntıydı:
“İnsan öldürmenin bizim kültürümüzde ağır bir tabu ile karşılandığı göz önüne alındığında, faillerin yurtdışında büyümüş olmaları ya da hâlen orada yaşıyor olmaları muhtemeldir.”
Bu ifade, polis ve istihbaratın ırkçı ön kabullerini gözler önüne serdi.
NSU’nun Son Saldırısı
25 Nisan 2007’de Almanya’nın Heilbronn kentinde genç polis memuru Michèle Kiesewetter, devriye arabasında başından vurularak öldürüldü.
Yanındaki meslektaşı Martin Arnold ağır yaralandı. Bu saldırının NSU tarafından işlendiği o dönemde kimsenin aklına gelmedi, çünkü bu kez hedef bir göçmen değil, bir polisti.
Bu olay, NSU’nun bilinen son saldırısı oldu.
Üçlü, yıllarca Zwickau’daki evlerinde gizlendi, Neonazi çevrelerinden destek alarak kaçak hayatını sürdürdü.

Toplumsal Bilinç Sorgulandı
Etkinlikte gazeteci Mustafa Ekşi, toplantı sırasında söz alarak önemli bir soruyu gündeme getirdi:
“1990’lardan bu yana 400’ün üzerinde yabancının öldürüldüğü Almanya’da, Türk toplumu bu tehlikenin gerçekten farkında mı, yoksa hâlâ bir rehavet içinde miyiz? NSU cinayetleri geçmişte kaldı ama söylemler sürüyor. Gauland’ın ‘sizi Anadolu’da yok etmeliyiz’ sözleri daha birkaç yıl önceydi. Sizce tehlike geçti mi? Ve toplumsal bilinci artırmak için ne yapmalıyız?”
Bu soruya yanıt veren İlker Duyan, toplumun farkındalığının hâlâ yeterli olmadığını vurguladı:
“Bu bizim en büyük yaramız. Maalesef bu tür etkinliklerde katılımın düşük olduğunu görüyoruz. 2012’de ilk anma toplantısını yaptığımızda sadece sekiz kişi vardı, altısı gazeteciydi. Oysa bu mesele hepimizin meselesi. NSU cinayetleri tesadüf değildi, önceden planlanmış izleme ve lojistik çalışmalarıyla işlendi. Mağdurlar rastgele seçilmedi.”
Duyan, ırkçılığın Almanya’da köklü bir geçmişe sahip olduğunu, 1970’lerden itibaren siyasetin üst kademelerinde dahi yer bulduğunu belirterek şunları ekledi:
“Bu mesele sadece belli bir grubun değil, bütün toplumun sorunu. Herkes kendi alanında farkındalık yaratmalı. Dönerci, doktor, tramvay sürücüsü, çöp toplayıcısı… Eğer bir gün hepsi bir saatliğine durursa, Almanya yabancısız dönmediğini fark eder. Biz burada yaşıyoruz ve burası artık bizim de memleketimiz.”
“Irkçı Körlük ve Devletin Sorumluluğu”
Katılımcılar, NSU cinayetlerinin sadece bir terör örgütünün işi değil, aynı zamanda devlet kurumlarındaki ırkçı körlüğün ürünü olduğunu vurguladı.
Almanya’da göçmen topluluklara yönelik önyargıların, güvenlik mekanizmalarının tarafsızlığını zedelediği, adaletin hâlâ tam anlamıyla sağlanamadığı dile getirildi.
“#Unutmak Yok,Affetmek Yok”
Etkinlikte NSU kurbanlarının isimleri tek tek okundu:
Enver Şimşek, Abdurrahim Özüdoğru, Süleyman Taşköprü, Habil Kılıç, Mehmet Turgut, İsmail Yaşar, Theodoros Boulgarides, Mehmet Kubaşık, Halit Yozgat, Michèle Kiesewetter.
Toplantının sonunda yapılan ortak açıklamada şu ifadeye yer verildi:
“Unutmak yok, affetmek yok. Adalet sağlanmadan huzur yok.”
İlgili Arşiv Video