Doc. Dr. Alper Yılmaz: “Göç Meselesi ve Avrupa’nın Çıkmazı”

Doc. Dr. Alper Yılmaz, Avrupa Birliği ile Türkiye arasında yıllardır süregelen göç anlaşmasının detaylarına ve uluslararası hukuk perspektifine ışık tuttu.

Doc. Dr. Alper Yılmaz: “Göç Meselesi ve Avrupa’nın Çıkmazı”
Doc. Dr. Alper Yılmaz, Avrupa Birliği ile Türkiye arasında yıllardır süregelen göç anlaşmasının detaylarına ve uluslararası hukuk perspektifine ışık tuttu. Foto:Mustafa Ekşi
Doc. Dr. Alper Yılmaz: “Göç Meselesi ve Avrupa’nın Çıkmazı”
Doc. Dr. Alper Yılmaz: “Göç Meselesi ve Avrupa’nın Çıkmazı”
Doc. Dr. Alper Yılmaz: “Göç Meselesi ve Avrupa’nın Çıkmazı”
Doc. Dr. Alper Yılmaz: “Göç Meselesi ve Avrupa’nın Çıkmazı”

Alman-Türk Gazeteciler Birliği’nin “Medyanın Canlı Tanıkları” konsepti çerçevesinde gerçekleşen etkinlikte, göç ve mülteci politikaları konusunda önemli açıklamalarda bulunan Doc. Dr. Alper Yılmaz, Avrupa Birliği ile Türkiye arasında yıllardır süregelen göç anlaşmasının detaylarına ve uluslararası hukuk perspektifine ışık tuttu.

“AB Fonları Nakit Değil, Proje Temelli Destek”

Konuşmasında, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye 6 milyar Euro’luk fon sözü verdiğini ancak bu fonların nakit olarak değil, proje bazlı verildiğini vurgulayan Yılmaz, “AB, Türkiye’ye herhangi bir mali desteği doğrudan nakit olarak sunmuyor. Türkiye’nin sunduğu projeler AB Komisyonu ve Parlamentosu tarafından onaylandığında ancak fon sağlanabiliyor” dedi. AB’nin savunmasının bu noktada haklı olduğunu belirten Yılmaz, Türkiye’nin sunmuş olduğu projelerin elle tutulur olması gerektiğini, aksi takdirde fonların tahsis edilmediğini ifade etti.

İlgili Haber
Göç Politikaları ve Yükselen Irkçılık

1951 Cenevre Sözleşmesi ve Türkiye’nin “Coğrafi Şartı”

Göç konusunun hukuki boyutuna da değinen Doc. Dr. Yılmaz, Türkiye’nin 1951 Cenevre Sözleşmesi’ni imzalarken “coğrafi kısıtlama” şartı koyduğunu hatırlattı. “Bu şart gereği Türkiye, yalnızca Avrupa’dan gelenleri mülteci olarak kabul ediyor. Orta Doğu, Afrika veya başka bölgelerden gelenler ise mülteci statüsü alamıyor. Bu yüzden Suriyelilere mülteci değil, ‘geçici koruma statüsü’ veriliyor” diye ekledi.

Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi “güvenli ülke” olarak tanımlamasının hukuki temelden yoksun olduğunu söyleyen Yılmaz, “Biz hukuken güvenli ülke değiliz çünkü Avrupa dışından gelenleri mülteci olarak kabul etmiyoruz. Ancak Avrupa Birliği bu gerçeği yıllardır göz ardı ediyor” dedi.

AB’nin 2023 Göç ve İltica Paketi: Zorunlu Dayanışma

Yılmaz, 2023 yılında Avrupa Birliği İçişleri Bakanları tarafından onaylanan “Yeni Göç ve İltica Anlaşması”nın en önemli noktalarından birinin “zorunlu dayanışma” olduğunu belirtti. “Bu pakete göre, artık sığınmacı kabul etmek istemeyen ülkeler kişi başına 20 bin Euro ceza ödemek zorunda. Polonya, Macaristan ve Slovakya gibi ülkeler yıllardır göçmen kabul etmeye yanaşmıyordu. AB de bunun önüne geçmek için ekonomik yaptırımlara başvurdu” dedi.

Bu kararın özellikle İtalya’nın göç dalgasıyla mücadele etmek istemesi nedeniyle hızlandırıldığını belirten Yılmaz, “Lampedusa adasına birkaç gün içinde on binlerce göçmen yığıldı. İtalya Başbakanı Meloni, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’den acil çözüm talep etti. Bunun sonucunda AB, göçmen politikasında daha sert tedbirler almaya başladı” şeklinde konuştu.

Avrupa’da Aşırı Sağ ve Göç Karşıtı Dalgalar

Son yıllarda Avrupa’da aşırı sağ popülist partilerin yükselişine de değinen Yılmaz, “Göç konusu artık sadece bir insani mesele değil, siyasetin merkezinde yer alan bir tartışma haline geldi. İtalya’da Meloni’nin partisi seçimleri %26 oyla kazandı. Fransa’da Marine Le Pen’in oy oranı %41’e yükseldi. Almanya’da AfD’nin anketlerde %20 bandına ulaştığını görüyoruz. Polonya ve Macaristan’da zaten uzun süredir milliyetçi hükümetler iş başında” dedi.

Göç meselesinin giderek güvenlik sorunu olarak algılandığını belirten Yılmaz, Avrupa’daki söylemlerin de giderek sertleştiğine dikkat çekti: “Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın ‘Göç zehirdir’ ve ‘Göç terörizmin turbo motorudur’ gibi ifadeleri bu zihniyeti yansıtıyor. Özellikle Doğu Avrupa ülkelerinde göçmen karşıtlığı kurumsallaşıyor” dedi.

“Göçmenler Potansiyel Tehdit Olarak Görülüyor”

Göç meselesinin güvenlikleştirilmesinin tehlikeli sonuçlar doğurduğunu vurgulayan Yılmaz, “Göçmenler artık sadece ekonomik yük veya sosyal entegrasyon problemi olarak değil, aynı zamanda güvenlik tehdidi olarak görülüyor. Avrupa Birliği’nin sınır koruma ajansı Frontex’in orantısız güç kullanımı da bu yaklaşımın bir göstergesi” diye ekledi.

Konuşmasını, Avrupa’nın geleceğinde göçmen meselesinin belirleyici bir rol oynayacağını söyleyerek tamamlayan Doc. Dr. Alper Yılmaz, göç politikasının sadece siyasi ve ekonomik faktörlerle değil, insani ve hukuki boyutlarıyla da ele alınması gerektiğini vurguladı.