Savaşın İlk Günleri: Ukraynalı Bir Ailenin Yaşadığı Korku Dolu Anlar
Ukraynalı Bir Ailenin Yaşadığı Korku Dolu Anlar
Berlin-
Ukrayna’da savaş başlamadan önce, ülkede siyasi olarak her şey istikrarlıydı. Normal bir ülkede yaşıyorduk ve genel olarak durumumuz iyiydi. Rusya’nın ve Putin’in neden Ukrayna’da durumun kötü olduğunu düşündüğünü anlayamıyoruz. Ülkemizde kimseye baskı uygulanmıyor, Rusça konuşanların hakları kısıtlanmıyor. İnsanlar diledikleri gibi Rusça konuşabiliyor. Ancak tüm bunlara rağmen, savaş başladı.
İlgili Haber
Berlin'de Putin Karşıtı Yürüyüş
“Bir Patlama Sesiyle Uyandık”
24 Şubat sabahı, büyük bir patlama sesiyle uyandık. Önce neler olduğunu anlayamadım. Aile üyelerim beni aradı ve savaşın başladığını söylediler. O an ne yapacağımı bilemedim. Büyük bir panik içindeydim. Sadece çocuklarımı alıp evden çıkmam gerektiğini düşündüm. Acil durum için hazırladığım çantamı yanımda götürmeyi bile unuttum. Yanlış çantayı almıştım ama o anın paniğiyle buna bile dikkat edemedim.
Çocuklarımla birlikte arabaya bindim ve Kiev’in 10 kilometre dışında yaşayan kız kardeşimin yanına gittim. Kardeşimin evi Gostomel yakınlarındaki Belogorodka köyündeydi. Ancak orada da durum sakin değildi. Sürekli patlama sesleri duyuyorduk. Herkes korku içindeydi.
Sürekli Sığınakta Bekledik
Gece yatarken üzerimizi çıkarmıyorduk. Duşa bile girmeye korkuyorduk çünkü bir saldırı olursa sığınağa zamanında inemeyebilirdik. Her iki-üç saatte bir bodruma iniyorduk. Orası çok soğuktu. Battaniyelere sarılıp patlamaların dinmesini bekliyorduk. Sonra yukarı çıkıp yemek yiyorduk. Evin içinde herkes tek bir odada oturuyordu.
Kız kardeşimin birçok tanıdığı da yanımıza gelmişti. Erkekler sırayla dışarıda nöbet tutuyordu. Ancak içeride de güvende değildik. Patlamaların şiddetiyle pencereler sarsılıyordu.
“Ev Sarsıldı, Daha Fazla Kalmanın Anlamı Yoktu”
Birkaç gün sonra, gece saat 03.00 civarında çok büyük bir patlama oldu. Ev sarsıldı. O an daha fazla kalamayacağımıza karar verdik. Hızla çantalarımızı alıp tekrar yola çıktık. Kiev’den 100 kilometre uzağa, kız kardeşimin eşinin akrabalarının evine gittik. Orası uzun süredir kullanılmayan, küçük bir evdi ve ısıtma sistemi yoktu. Ama en azından güvende olabileceğimizi düşündük. Kız kardeşimin eşi evi bir şekilde ısıttı.
O evde yaklaşık bir gün kaldık. Küçük bir evde 15 kişi kalıyorduk. Yanımızda yiyecek de yoktu. Küçük bir köy marketine gidip alabildiğimiz kadar gıda aldık. Evde yatak yoktu, yerde uyuyorduk. Montlarımızı yastık gibi kullanıyorduk. Burası daha çok yazlık bir evdi ve içinde kimse yaşamıyordu.
“Bu Savaş Ne Kadar Sürecek Bilmiyoruz”
Şu an savaşın ne kadar süreceğini kimse bilmiyor. İlk günlerde bunun kısa sürede sona ereceğini düşündük. Yetkililer bize iki gün dayanırsak yardım alacağımızı söylemişti. NATO’nun müdahale edeceğini umuyorduk. Ancak iki gün geçti, durum düzelmedi, aksine daha da kötüleşti. Her geçen gün daha zor bir hal alıyor.
Ben Putin’in kaybetmeyi bilmediğini düşünüyorum. Bu yüzden sonuna kadar gidecektir. Savaşın en az altı ay süreceğini tahmin ediyorum. Ne yapacağımı bilemiyorum. Çocuğum için endişeleniyorum. Onun geleceği için ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
Şu an bulunduğumuz yerde sadece ilk günlerde rahatça uyuyabilmek istiyorum. Geleceğe dair bir planım yok. Bir ay sonrasını, bir yıl sonrasını düşünemiyorum. Şu anda sadece biraz dinlenmek, sakin bir şekilde yemek yemek ve çocuğumun patlamalardan korkmadan uyuyabilmesini istiyorum. Ancak savaşın ne kadar süreceğini tahmin etmek zor.
Umarım Rus askerlerinin anneleri, çocuklarını savaşa göndermemeleri gerektiğini anlar. Buna gerçekten inanmak istiyorum.
“Kendi Ülkeme Geri Dönmek İstiyorum”
Ukrayna’da savaş öncesi hayatım çok farklıydı. Benim istikrarlı bir işim vardı. Kendime ait bir evim vardı. Mercedes-Benz ticari araç satış danışmanı olarak çalışıyordum. Geleceğe dair planlarım vardı. Ama şimdi her şey belirsiz.
Savaş nedeniyle işlerimiz kapandı. Şirketimiz bize maaşlarımızı peşin ödedi ama sonrasının nasıl olacağını kimse bilmiyor. Maaşlarımız ödenmeye devam edecek mi, yoksa tamamen duracak mı belli değil. Çünkü satış yapamıyoruz. Bizim gelirimiz satış komisyonlarına bağlıydı.
Şu an çalışamıyorum ama en büyük dileğim, savaş bittiğinde kendi ülkeme dönmek ve Putin’in “yardımı” olmadan, bağımsız bir şekilde işime devam edebilmek. Kendi ülkemde, kendi emeğimle yaşamak istiyorum. Ama şu an bu mümkün değil.
“Almanya’dan Yardım İstiyorum”
Şu anda ne yapacağımı bilmiyorum. Almanya’daki Konsolosluk’a başvurarak yardım istemek istiyorum. Bana doğru kararı vermemde yardımcı olmalarını umuyorum. Şu anda bir otelde kalıyorum ve her geçen gün para harcıyorum. Bunun ne kadar süreceğini bilmiyorum. Almanya’dan yardım isteyeceğim.
Umarım yarın Konsolosluk’a gidip danışabilirim. Bundan sonra nasıl hareket etmem gerektiği konusunda bir fikrim yok. Almanca bilmiyorum ve bu ülkede nasıl yaşayacağımı da bilmiyorum. Sadece yardım istiyorum.
Şu an hiçbir planım yok. Ukrayna’ya dönmek istiyorum ama ancak savaş bittikten sonra. Çünkü bombaların evimizin yanında patladığı bir yerde yaşamak çok korkutucu. En azından bir süreliğine Almanya’da kalmama izin verilmesini istiyorum.
Almanya’da yaşamak için yeterli param yok. Ukrayna’daki maaşlar, Almanya’daki yaşam standardına göre çok düşük. Bu yüzden elimdeki para hızla tükenecek. Almanya hükümetinden yardım talep ediyorum. Belki sosyal projeleriniz vardır, ilk birkaç ay burada kalmamı sağlayacak destekler sunabilirsiniz.
Bu sürecin ne kadar süreceğini bilmiyorum. Belki bir ay, belki iki, belki altı ay. Çocuğum için de ne yapacağımı bilmiyorum. Eğer savaş bir-iki yıl sürerse belki Almanca öğrenmemiz gerekecek. Ama yine de en büyük umudum, savaşın kısa sürede bitmesi ve evimize dönebilmemiz.
Şimdilik Düsseldorf’ta veya Berlin’de olmayı planlıyorum ve Almanya’dan yardım talep ediyorum.
Savaşın ilk günleri böyle geçti. Sürekli korku, patlamalar ve hayatta kalma mücadelesi… Ukrayna’da pek çok insan aynı durumu yaşadı. Bombardıman altında kalan aileler, güvenli bir yer bulabilmek için evlerinden ayrılmak zorunda kaldı. Kimse bu savaşın ne zaman biteceğini bilmiyor. Ama herkesin tek bir dileği var: Barış içinde yaşamak…
Videojournalist::Bedii Selvi