Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı Hedefine Ulaşacak mı?

Millet İttifakı'nın 13. Cumhurbaşkanı adayı olarak üzerinde uzlaştığı Kemal Kılıçdaroğlu 13 yıldır CHP liderliği koltuğunda. VOA Türkçe, ilk kez Cumhurbaşkanlığı için aday olan Kılıçdaroğlu'nun hayatı ve siyasi serüvenini derledi

Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı Hedefine Ulaşacak mı?

Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) genel başkanlığını 2010 yılında üstlenen Kemal Kılıçdaroğlu, altı partiden oluşan Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edildi.


Kılıçdaroğlu, “Bay Kemal” ifadesiyle sıkça kendisine sert suçlamalar yönelten Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan karşısında artık Millet İttifakı’nın adayı olarak 13. cumhurbaşkanı olmak için yarışacak.

Altılı Masa’nın mimarı

13 yıldır CHP liderliği koltuğundaki Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş yapılan 2018 yılı Haziran ayından sonra adım adım kendi Cumhurbaşkanlığı adaylığını inşa etti.

CHP’nin davetiyle İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’yle yola çıktıkları Millet İttifakı’nın bünyesine AKP’den ayrılıklarla kurulmuş olan Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’ni son 1,5 yıllık süreçte dahil etti. Bu işbirliğini yürütmeye başladığı 2021 yılı itibariyle CHP’yle ilgili hedefini “Dostlarımızla birlikte iktidar olacağız” sözleriyle açıkladı. Bu süreçte, CHP’nin iktidar olması mevcut sistemde Cumhurbaşkanı olarak ülkeyi yönetmekten geçtiği için Kılıçdaroğlu’nun kamuoyuna yönelik mesajlarında son dönemde “ben” dilini kullanması yani “Ben yapacağım, edeceğim” şeklinde vaatlerde bulunması dikkat çekti.

“Bay Kemal”

Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın 2021 yılı Aralık ayından itibaren eleştirdiği sırada kullandığı “Bay Kemal” ifadesini “Milletin Sesi” sloganıyla düzenlenen mitingler sırasında 24 Temmuz 2022 günü Balıkesir’de halka seslenişinde ilk kez sahiplendi. Erdoğan’a hitaben “Bay Kemal olmak için önce ahlaklı olacaksın, kul hakkı yemeyeceksin, adaletli olacaksın, emperyal güçlerin önünde diz çökmeyeceksin. Bay Kemal olmak için Körfez ülkelerine el avuç açmayacaksın, bu ülkenin itibarını koruyacaksın. Bay Kemal olmak için İstanbul Sözleşmesi’ni bir hafta içinde yürürlüğe koyacaksın. Sen kim, Bay Kemal olmak kim?” diye seslendi. Hemen ardından Twitter’daki profil bilgisine “Bay Kemal” ifadesini ekledi.

Erdoğan ise, son olarak 1 Şubat’ta yeni slogan önerisi olarak rakibi Kılıçdaroğlu’na yönelik “Bay Bay Kemal” sloganını gündeme taşıdı. Buna karşı aynı gün Kılıçdaroğlu ise, “Organize İşler” filmindeki “Bye Bye Love” şarkısına yer verilen bölümü “Ey beşli çeteler, hani bir şarkı vardı” ifadesiyle paylaştı.

Kılıçdaroğlu’nun okul ve çalışma hayatı

17 Aralık 1948’de doğan Kılıçdaroğlu’nun eğitim hayatı, devlet memuru babası nedeniyle tayinlerle şekillendi. 1968 yılında başladığı Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Ekonomi-Maliye Bölümü’nden 1971’te mezun oldu. Aynı yıl Maliye Bakanlığı’nın Hesap Uzmanlığı Sınavı’nı kazanarak bürokrasideki kariyerine adım attı. Maliye Bakanlığı’nda Gelirler Genel Müdür Yardımcılığı’na yükselmesinin ardından 1991’de Bağ-Kur Genel Müdürü oldu. 1992’de getirildiği Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) Genel Müdürü görevinden 1999 yılı Ocak ayında kendi isteğiyle emekli oldu. SSK’nın yöneticisi olduğu dönem, “yılın bürokratı” seçilmesine rağmen ana muhalefet partisi lideri olmasının ardından Erdoğan ve AKP'nin “SSK’yı batırdı” eleştirilerine uğradı. Türkiye siyasetinde Başbakan ve bakanlarda sorumluluk sözkonusu olmasına ve sadece “genel müdür / bürokrat” olarak görev yapmasına rağmen Kılıçdaroğlu belki de tek başına doğrudan sosyal güvenlik sisteminden sorumlu tutulmuş tek isim oldu.

Siyasete giriş

Geçmişte Bülent Ecevit’in Demokratik Sol Parti’den (DSP) milletvekilliği adaylığı beklentisine olumlu yanıt alamadığı belirtilen Kılıçdaroğlu, Hacettepe Üniversitesi’nde hesap uzmanlığıyla ilgili ders verdiği dönemde Deniz Baykal’ın davetiyle resmen CHP’de katıldı ve CHP kontenjanından Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu üyeliğine atandı.

AKP’nin iktidara geldiği 2002’de CHP İstanbul Milletvekili olarak adım attığı TBMM’de Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak ülke bütçesi ve ekonomi üzerine CHP adına eleştirileriyle gündemde oldu.

İstanbul Milletvekili olarak adım attığı TBMM’de Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak ülke bütçesi ve ekonomi üzerine CHP adına eleştirileriyle gündemdeydi. Yıllar içinde CHP yönetiminde Engin Altay, Akif Hamzaçebi, Bülent Kuşoğlu, Faik Öztrak, Bülent Tezcan gibi isimler “yakın çalışma arkadaşları” oldu.

Baykal’a karşı muhalefet

Baykal yönetimine karşı 2004’te yerel seçimlerin ardından partide yeniden yapılanma ve olağanüstü kurultay çağrısı kapsamında “iktidara yürüyüş hareketi” başlıklı bildiriyi imzalayan 30 vekil arasında Kılıçdaroğlu da vardı. Bu isimlere “tasfiye stratejisi” izlenmesine rağmen Baykal’ın üstünü çizmediği Kılıçdaroğlu, 2007’de yeniden İstanbul Milletvekili seçildi. Ardından Baykal’ın kararıyla CHP Grup Başkanvekili olmasıyla birlikte Ankara siyasetinde etkili aktör haline geldi.

2009 Mart ayındaki yerel seçimlerde AKP’li Kadir Topbaş’ın karşısında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yarışını yüzde 36,8’e karşı yüzde 44,7 oy oranıyla kaybetti. Ancak İstanbul’da CHP’nin 2004 yerel seçimlerindeki yüzde 28,9 olan oyunu yükseltmiş oldu. Yine de İstanbul 2009 seçimi, Kılıçdaroğlu’nun AKP karşısındaki “ilk yenilgisi” kabul edildi.

CHP Genel Başkanlığı ve parti içi mücadele

Deniz Baykal’ın ayrılma kararıyla 22 Mayıs 2010’da 33. CHP Olağan Kurultayı’nda 7. Genel Başkan olarak seçildi ancak partide hakimiyetini kurabilmesi ilerleyen yıllarda oldu. Seçildiğinde Baykal’ın genel sekreteri Önder Sav, CHP’nin üst yönetiminde belirleyici olan Parti Meclisi’nin (PM) seçiminde ağırlığını korudu ve 80 kişilik PM’de önceki dönemden 22 isim yer aldı. Her dönem parti içi rekabet ortamı hareketli olan CHP’de Temmuz 2020’deki 37. Olağan Kurultay itibariyle delege yapısı ve parti içinde yönetimi kontrol ettiği vurgulandı.

Parti yönetiminde kontrolu sağladığı günlerde “Yeni CHP” ifadesini kullanmasıyla birlikte “CHP’nin kuruluş değerleri itibariyle eksen kayması veya parti logosunda altı ok ile simgelenen ilkelerden vazgeçiş olduğu” iddiaları gündeme taşındı. Kılıçdaroğlu, sadece CHP yönetimini yenilediğini söylese de Kürt sorunu, başörtüsü gibi meselelerde geçmişten farklı söylemleri benimsemesiyle birlikte CHP’nin “ulusalcı” ifadesiyle tanımlanmış klasik parti tabanı dışında etkili olmasını hedeflemeye başladı.

Parti genel başkanı olmasının ardından İzmir Milletvekili olmayı tercih etti. Meclis’te parti grubunu emanet ettiği isimlerden birisi olan CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce ise sonrasında kendisine rakip olarak sahneye çıkacaktı.

CHP, Kılıçdaroğlu liderliğinde ilk girdiği 12 Haziran 2011 seçiminde yüzde 25,98 oy alarak yüzde 49,83 oy alan AKP’nin ardından ikinci oldu ve ana muhalefet görevini sürdürdü. Böylece 2007’ye kıyasla CHP’nin oyunu yüzde 5,11 arttırdığı vurgulanan Kılıçdaroğlu, “Seçimde milletvekili sayısını arttıran tek parti CHP'dir. 6 ay gibi kısa bir sürede CHP 3,5 milyon yeni seçmen kazanmıştır. Bu yüzden moralimizi bozmayacağız” açıklaması yaptı. Yine de 2011 seçimi AKP tarafınca Kılıçdaroğlu’nun “ikinci yenilgisi” olarak lanse edildi.

“Ekmek için Ekmeleddin” CHP’de İnce’nin adaylığını çıkardı

Cumhurbaşkanı’nın halk oylamasıyla seçildiği 10 Ağustos 2014’teki Cumhurbaşkanlığı Seçimi için Kılıçdaroğlu, CHP adına MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yle birlikte Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday gösterdi.

“Ekmek için Ekmeleddin” sloganıyla geçmişte AKP’ye yakınlığıyla tanınmış Ekmeleddin İhsanoğlu’nun, CHP-MHP ortak adayı olması parti içinde Kılıçdaroğlu’na karşı sert tepkilere yol açtı. CHP seçmeninin HDP’nin adayı Selahattin Demirtaş’a oy verdiği gözlemlenen seçimde kaybeden İhsanoğlu, sonradan TBMM’de MHP milletvekili olurken Muharrem İnce, CHP’de Kılıçdaroğlu’na karşı parti içi muhalefeti büyüttü.

Kendisine yönelik “CHP’nin başına Erdoğan getirdi” gibi sert suçlamalar üzerine Kılıçdaroğlu, genel başkan yetkisiyle 2014 yılı Eylül ayında olağanüstü kurultay kararı aldı. CHP 18. Olağanüstü Kurultayı’nda Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu karşısında 740 oya karşı 415 oyla kaybetti.

MHP’yle yollar ayrılıyor

CHP’nin “Anadolu’nun Kemal’i” sloganını kullandığı 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri’nde parti yüzde 24,95 oy aldı. TBMM’de ise MHP dahil olmak üzere muhalefet cephesi Kasım 2002’den beri ilk kez çoğunluğu elde etti. Türkiye, 2002 sonrasında ilk kez parlamento çoğunluğu itibariyle “koalisyon hükümeti” kurma zorunluluğuyla karşılaştı.

Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduğu bu seçimde Ahmet Davutoğlu’nun genel başkanlığındaki AKP yüzde 40,87 oranında oy aldı. Ancak üçüncü parti konumundaki MHP, Devlet Bahçeli’nin seçim gecesi yaptığı ilk açıklamayla birlikte muhalefet cephesindeki diğer partilerle işbirliğine kapıyı kapattı. Bahçeli, TBMM Başkanlığı’na da Ekmeleddin İhsanoğlu’nu MHP adayı olarak gösterdi ve diğer muhalefet partilerinin aksine CHP’nin Meclis Başkanı adayı Deniz Baykal’a destek vermeyeceğini açıkladı. 30 Haziran 2015’te AKP’li İsmet Yılmaz’ın ikinci turda TBMM Başkanı seçilmesiyle birlikte muhalefet, parlamento çoğunluğuna rağmen AKP’ye yenilmiş oldu.

Sonrasındaki süreçte Erdoğan’ın takındığı tutum ve terör saldırıları gölgesinde “koalisyon hükümeti” çalışmalarından sonuç alınamayınca Türkiye, 1 Kasım 2015’te yeniden seçime gitti.

OHAL sürecine “sivil darbe” dedi, mağduriyetlere odaklandı

AKP’nin yeniden tek başına iktidar olduğu seçimin ardından Davutoğlu, Erdoğan’ın talebiyle istifa etti. Mayıs 2016’da “atanmış Başbakan” Binali Yıldırım yeniden hükümeti kurdu. Aynı yılın Temmuz ayında ise darbe girişimi süreci yaşandı. Kemal Kılıçdaroğlu ise, 15 Temmuz 2015 sonrasında olağanüstü hal (OHAL) yönetimine geçildiği dönemi “kontrollu darbe”, “sivil darbe” olarak adlandırdı.

Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla CHP, OHAL sürecindeki mağduriyetleri gündeme taşımaya başladı. “Barış için Akademisyenler” bildirisi imzacısı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu gibi isimleri partiye davet ederken, Erdoğan’ın OHAL yetkisiyle iddia edildiği gibi “FETÖ”yü değil tüm toplumsal muhalefet kesimlerini hedef aldığını sıkça ifade etti.

Başkanlık sistemine geçiş

Türkiye’nin darbe girişimiyle sarsıldığı bu dönemde MHP lideri Bahçeli ise, 2016 yılı sonbaharında “sürpriz” şekilde Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’yla fiilen bir başkanlık yönetimi yaşandığını söyleyerek, Başkanlık Sistemi’ne geçiş için anayasa değişikliği hazırlanabileceğini gündeme taşıdı. Böylece AKP ve MHP’nin “Cumhur İttifakı” kurmasında ilk aşama ortaya çıktı.

AKP ve MHP’nin birlikte hazırladığı “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adı altında Türkiye Cumhuriyeti’nin başkanlık rejimi yönetimine geçişini öngören anayasa değişikliği paketi, 16 Nisan 2017’de halk oylamasına götürüldü. Referandumda yüzde 48,59 “hayır” oyuna karşı yüzde 51,41 “evet” oyu sonucuyla CHP’nin başı çektiği muhalefet cephesi yenilgiye uğradı. Bu referandumda, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) sandıklardaki “mühürsüz zarf ve mühürsüz oy pusulası” için “geçerli” kararı alması tartışmaya yol açtı. YSK’nın kararına rağmen protesto çağrısı yapmaması gibi gerekçelerle eleştirilen Kılıçdaroğlu ise, “Karşı taraf silahlıydı. Bu tür duyumlar aldık. Protesto gösterileri için vatandaşlarımıza ‘sokağa çıkın’ çağrısında bulunmadık. Çok vahim olaylar çıkabileceği endişesi nedeniyle bu sorumluluğu almamaya karar verdik” açıklamasıyla dikkat çekti.

Halk oylaması tartışması sonrasında “adalet” için yürüdü

Türkiye Cumhuriyeti’nde “Partili Cumhurbaşkanı” döneminin başladığı süreçte, CHP’li Enis Berberoğlu, Suriye’ye Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından silah sevkiyatı yapıldığı iddiaları gerekçesiyle hapis cezasına mahkum edildi ve tutuklandı. Kemal Kılıçdaroğlu, bunun üzerine protesto yürüyüşü kararı aldı.

Kılıçdaroğlu, “Adalet Yürüyüşü” olarak tek başına gerçekleştireceğini açıkladığı Ankara’dan İstanbul’a yürüme eyleminde kitlesel bir desteğe kavuştu. Başkentten 15 Haziran 2017’de yola çıktı ve 25 günün sonunda İstanbul’a ulaştığı 420 kilometrelik yürüyüşü sırasında sivil toplum örgütleri, meslek örgütlerinin yanısıra TBMM’deki HDP başta olmak üzere diğer siyasi partilerce de desteklendi. Yürüyüşüne yüzlerce kişi eşlik etti.

Millet İttifakı’nın ilk adımları

Türkiye, halk oylamasıyla çok az farkla olsa da kabul edilmiş anayasa değişikliği paketi uyarınca Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne resmen geçiş yapılması amacıyla 24 Haziran 2018’de eş zamanlı olarak Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine gitti.

CHP, parlamento seçimi için İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’yle “Millet İttifakı” olarak işbirliği yaptı. Ancak dört parti lideri Cumhurbaşkanlığı Seçimi içinse ortak aday gösterme konusunda uzlaşma sağlayamadı.

Kılıçdaroğlu’nun kararıyla CHP, liderlik iddiasındaki Muharrem İnce’yi partisi içindeki talepler gerekçesiyle Cumhurbaşkanlığı adayı gösterdi. O dönemde Meclis’te parti grubu olmadığı için İYİ Parti lideri Meral Akşener ise 100 bin seçmen yurttaş imzasıyla aday oldu. Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu da yurttaş imzalarıyla aday oldu. HDP’nin adayı ise 2014’teki gibi Selahattin Demirtaş idi.

Seçim sonucunda, Muharrem yüzde 30,64 oy aldı ancak Erdoğan yüzde 52, 59 oy oranıyla birinci turda Cumhurbaşkanlığı’nı kazandı. İnce, yüzde 22,6 oy alan CHP’den daha fazla oy aldığı ve partiden daha fazla destekçisi bulunduğu söylemini geliştirdi. 24 Haziran 2018 seçim gününde YSK’ya yeterince itirazlarda bulunulmaması ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nin ikinci tura kalmaması nedeniyle Kılıçdaroğlu yönetimini suçladı. İnce, sonrasında CHP’den ayrılarak Memleket Partisi’ni kurdu.

Geneli kaybetti yereli kazandı

Kılıçdaroğlu, CHP’den ayrılıklara yol açan Haziran 2018 seçimlerinin ardından 31 Mart 2019’daki yerel seçimler sonucunda ise “CHP’yi yerelde iktidara taşımak” hedefine ulaştığını açıkladı. Yerel seçimlerde Millet İttifakı işbirliği CHP ve İYİ Parti arasında hayata geçirildi. Ancak HDP örneğin İstanbul’da aday göstermeyerek CHP’li belediye başkan adaylarına fiilen destek verdi.

Kılıçdaroğlu’nun, Beylikdüzü Belediye Başkanı iken Ekrem İmamoğlu’nu İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı için aday gösterdiği seçimde, AKP’nin adayı Binali Yıldırım karşısında İstanbul’u kaybedeceği öne sürüldü. Ancak AKP adayı lehine kampanyayı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat yürüttüğü süreçte İmamoğlu ve CHP İstanbul’u az farkla da olsa kazandı. Yerelde Ankara’da Mansur Yavaş’ın başkanlığıyla birlikte CHP, 11 büyükşehir belediye başkanlığını kazandı.

AKP ise, 31 Mart 2019’da aynı sandıktaki kullanılmış oylardan sadece İBB Başkanlığı seçimi için geçersizlik iddiasında bulundu. AKP’nin talebi doğrultusunda YSK’nın seçimi iptaliyle İBB Başkanlığı için 23 Haziran 2019’da yeniden seçim yapıldı ve Ekrem İmamoğlu bu sefer farklı şekilde kazandı.

PKK, IŞİD ve iktidar destekçilerince saldırılara maruz kaldı

CHP liderciliği sürecinde Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’de son dönemde terör örgütü PKK’nın silahlı saldırıyla hedef aldığı tek lider olmasının yanısıra IŞİD’in de suikast hedefi olmasıyla dikkat çekti.

Meclis çatısı altında “yurttaş saldırısı” yaşayan lider de oldu ve 8 Nisan 2014’te “Kılıçdaroğlu'nun politikalarını beğenmiyorum. Vatan haini olarak görüyorum. Kendisine gıcık oluyorum” diyen Orhan Övet’in yumruklu saldırısına maruz kaldı. Saldırgan, hapis cezasına mahkum edildi.

Haziran 2016’da İstanbul Fatih Camisi’nde Vezneciler’deki bombalı saldırıda ölen polisler için düzenlenen cenaze töreninde Kılıçdaroğlu’nun önüne tehdit niteliğinde mermi atıldı. Ancak mermiyi atan kişi cenaze sahibi olduğu gerekçesiyle savcılıkça serbest bırakıldı.

Adalet Yürüyüşü sırasında 5 Temmuz 2017 günü IŞİD Lideri Ebu Bekir El Bağdadi’nin infaz emriyle IŞİD üyesi Oğuzhan Korkmaz’ın kiralık araçla suikast girişimi hedefindeydi ancak saldırgan ve yardımcıları polislerce yakalandı.

Artvin’in Ardanuç ilçesinde 25 Ağustos 2016 günü Yanıklı Köyü’den CHP konvoyu geçiş yaptığı sırada silahlı saldırıyla PKK terör örgütünce hedef alındı. Ertesi gün PKK, Kılıçdaroğlu’nu hedef almadıklarını öne sürse de saldırı polis, jandarma ve koruma ekibince silahlı çatışmayla durdurulabildi. Bu sırada Jandarma Er Fatih Çaybaşı yaşamını yitirdi.

Son olarak 21 Nisan 2019’da Ankara’nın Çubuk ilçesinde terör saldırısıyla ölen askerler için düzenlenen cenaze töreninde yumruklu saldırıların ardından linç edilmeye çalışıldı. Hatta koruma ekibince güvenliği nedeniyle beraberindeki CHP’li yöneticilerce götürüldüğü evin taşlanmasının yanısıra yakılması girişimi oldu. Çubuk’ta yaşananlar sırasında koruma polisleri yanı sıra Kılıçdaroğlu ve beraberindekiler yaralandı, saldırıya uğradı. Linç süresi başlangıcında Kılıçdaroğlu’nu yumruklayan Osman Sarıgün’ün ilk gün adli kontrol şartıyla serbest kalması, ardından tutuksuz yargılaması ve AKP’li isimlerce adeta kendisine sahip çıkılması tepki yarattı. Çubuk’ta ana muhalefet lideri konumundaki Kılıçdaroğlu’na linç girişimiyle ilgili İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın sürece ilişkin saldırganları koruyucu açıklamaları da tartışmaya yol açtı.

Tunceli’nin Nazımiye ilçesine bağlı Ballıca köyünde doğan Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı, babası Kamer Kılıçdaroğlu’nun Kürt kökenli olması ve Alevi inancı nedeniyle de tartışmaya açılmıştı. İYİ Parti’nin, Millet İttifakı masasından çekilmesinde Kılıçdaroğlu’nun etnik ve mezhepsel kimliğinden dolayı Sünni-Türk ağırlıklı seçmen kitlesinden yeterince oy alamayacağı görüşü de ileri sürüldü. Kılıçdaroğlu'nun ev hanımı annesi Yemuş Kılıçdaroğlu’nun aşiret kimliği üzerinden Ermeni soy ağacı iddiası da ortaya atıldı ancak “Bay Kemal” İYİ Parti’nin çekincelerini de aşarak bulunan yeni formülle altılı masadaki ortaklarını adaylığına ikna etmeyi başardı.

Gazeteci eş ve arka planda çocuklarıyla Kılıçdaroğlu ailesi

Kemal Kılıçdaroğlu gibi Tunceli’nin Ballıca köyünde doğan Selvi Kılıçdaroğlu, çocukluğunda hiç görmediği “teyze oğluyla” nişanlanmasından 1 yıl önce tanıştı. 1974 yılından bugüne yürüttüğü evliliği için geçen yıl verdiği röportajda “çok kolay değil” diyen Selvi Kılıçdaroğlu, “Kemal Bey ilk siyaset yapmak istediğinde ‘Hayır' demedim ama pek sıcak bakmıyorduk, çocuklar da öyle. Zor olacağını biliyorduk” yaklaşımını aktarmıştı.

Günlük hayatta hep siyaset konuşmadıklarını anlatan Selvi Kılıçdaroğlu, Kılıçdaroğlu’nun siyasi kariyerinde son bir yıl içinde evin mutfağından paylaştığı videolarla birlikte hiç olmadığı derecede ön plana çıktı. Yıllardır Ankara’nın Çukurambar semtindeki apartman dairesinde yaşamayı tercih eden Selvi Kılıçdaroğlu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun “mütevazi aile hayatı” imajındaki asli unsur. Çocukları Aslı, Zeynep ve Kerem de nadiren siyaset sahnesinde gündeme taşındı.

Kemal Kılıçdaroğlu, kızı Aslı Kılıçdaroğlu Nadir ve damadı Cenk Nadir’in evliliğinden doğan ilk torunu 16 yaşındaki Duru Nadir’in sosyal medya paylaşımlarıyla aile fotoğraflarında görünüyor.

ODTÜ Siyaset Bilimi mezunu oğlu Kerem Kılıçdaroğlu, müzisyen kimliğiyle tanınırken uzmanlık alanı siyasete şimdilik mesafeli görünüyor. Bedelli askerlik yerine zorunlu askerliğini Sivas’ta yapmasıyla dikkat çeken Kerem Kılıçdaroğlu’nun, 2018 yılının Eylül ayında evlendiği Mine Alşan ile Ocak 2022’de ikiz bebekleri dünyaya geldi. Böylece Kılıçdaroğlu’nun Barış ve İpek isimli torunları oldu.

Kılıçdaroğlu, iktidara yakın medya kuruluşlarınca oğlu Kerem’i 14 yaşında ve torunu Duru’yu 10 aylık bebekken sosyal güvenceli yapmakla suçlanmıştı.

Kızı Zeynep Kılıçdaroğlu ise, İstanbul – Ataşehir’de sahibi olduğu daire nedeniyle “lüks konut edinme” gibi bir suçlamaya maruz bırakılmıştı. 2007-2014 döneminde Vakıfbank’ta çalışması sonrasında serbest avukatlık mesleğini yürüten Zeynep Kılıçdaroğlu, kendi birikimi ve ailesi desteğiyle aldığı apartman dairesini, iktidarın kendisine yönelttiği eleştiriler üzerine Şubat 2018’de sattı.

Yıldız Yazıcıoğlu