Cumhuriyetin 101. Yılında Vizyon ve Kapsayıcılık Ön Planda Olmalı.

Berlin’de Cumhuriyet Bayramı Kutlamalarında Tartışmalı Eleştiriler: Vizyon ve Kapsayıcılık Gölgelendi

Cumhuriyetin 101. Yılında Vizyon ve Kapsayıcılık Ön Planda Olmalı.
Cumhuriyetin 101. Yılı Kutlamaları, Berlin Büyükelçiliği

Berlin’deki Cumhuriyet Bayramı kutlamaları, Türkiye’nin 101. yılına yönelik coşku ve heyecanla gerçekleşti. Ancak, bu anlamlı kutlamalarda odağa alınması gereken değerlerden uzaklaşarak kıyafet eleştirileri, eksik mesajlar ve akreditasyon sorunlarının öne çıkması, Cumhuriyetin kapsayıcı ve özgürlükçü yapısına uygun düşmeyen bir tablo yarattı. Bu yazımda, kutlamaların ana temasından saparak farklı yönlerde gelişen tartışmalara eleştirel bir bakış sunuyorum.

Rüştü Kam’ın Kıyafet Eleştirisi: Cumhuriyetin Kapsayıcılığına Ters Düşen Bir Bakış

Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının ardından Rüştü Kam’ın kaleme aldığı yazıda, katılımcıların kıyafet seçimlerine yönelik sert eleştiriler öne çıktı. Kam, törene katılan bazı kişilerin kıyafetlerini uygun bulmadığını belirterek bu konuyu ele almış ve kamusal bir etkinlikte kişisel tercihlerin sorgulanmasını gündeme getirmişti. Kam, “Toplumun önüne çıkan insanların kendilerine dikkat etmeleri gerekmez mi?” gibi ifadelerle Cumhuriyetin temsiliyetine dair eleştirilerini ortaya koyuyor. Oysa Cumhuriyet, bireylerin kendilerini özgürce ifade edebilmelerini ve farklı kimliklerin bir arada var olmasını savunur.

Almanya gibi çok kültürlü bir toplumda gerçekleştirilen bu tür kutlamalarda, katılımcıların farklı kimliklerini ve tercihlerini özgürce yansıtmaları, Cumhuriyetin değerleri açısından zengin bir çeşitliliği temsil etmektedir. Kam’ın yazısında gündeme gelen kıyafet eleştirileri ise, bireysel tercihlere saygıyı göz ardı ederek Cumhuriyetin kapsayıcılık ilkesine ters düşmektedir. Kam, “Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhuru, öyle bacaklarını açarak çıkmaz toplumun karşısına” diyerek, bireylerin tercihlerine dair dar bir bakış açısı sergiliyor. Bu tür yüzeysel eleştirilerin, kutlamanın özünü ve anlamını gölgelediğini belirtmek gerekir.

Büyükelçi Ahmet Başar Şen’in 100. ve 101. Yıl Konuşmaları: Eksik Kalan Mesajlar ve Vizyon Belirsizliği

Büyükelçi Ahmet Başar Şen’in Cumhuriyetin 100. ve 101. yılı için yaptığı konuşmalar arasındaki fark, bu kutlamalara yönelik vizyonda belirsizlik olduğu izlenimini yaratıyor. 100. yıl konuşmasında Cumhuriyet’in kurucu değerleri ve Atatürk’e vurgu yapılmış, ancak Cumhurbaşkanı’nın ismi anılmamıştı. Böylesi önemli bir yıl dönümünde Cumhurbaşkanının ismine yer verilmemesi, kutlamaların üst düzeydeki ciddiyetini zayıflatmış ve Cumhuriyetin 100 yıllık birikimine dair eksik bir duruş sergilenmişti.

İlgili Haber
Berlin Büyükelçisi Ahmet Başar Şen'e Sorular.

Bu yıl ise 101. yıl konuşmasında, “Türkiye Yüzyılı” kavramı üzerinden yeni bir vizyon öne çıkarıldı ve Cumhurbaşkanı’nın liderliği açıkça vurgulandı. Ancak bu vurgu, geçen yıl akıllarda kalan belirsizliklerin üzerine net bir açıklık getirmekten uzak kaldı. Sanki 100. yıl kutlamalarında göz ardı edilen bazı noktalar, bu yıl aceleyle giderilmeye çalışılmış gibi bir izlenim yaratıyor. 100. yılda özen gösterilmeden hazırlanmış bir mesaj, halkın hafızasında zayıf bir anı olarak kalmışken, 101. yıl mesajında Cumhurbaşkanı’na yapılan vurgular, bu eksikliğin geriden gelen bir düzeltme çabası gibi algılandı.

Bu tür önemli yıldönümlerinde mesajların daha tutarlı ve net olması beklenir. Bir yıl önce eksik bırakılan noktalar, ancak sonraki yıl yapılan acele bir telafiyle giderilmeye çalışıldığında, devletin vizyonuna ve kurumsal ciddiyetine dair ciddi bir zafiyet ortaya çıkmaktadır. Türkiye gibi köklü bir devletin böylesi önemli bir günde tutarsız mesajlarla anılması, toplumun Cumhuriyet değerlerine ve yeni yüzyıl vizyonuna olan inancını zedeleyebilir.

Akreditasyon Sorunu: Basın Özgürlüğü ve Kapsayıcılık İlkelerine Aykırı Bir Durum

Berlin’de medya dünyasının önemli isimlerinden, Medya Berlin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Ekşi’nin, her iki yıl da Cumhuriyet Bayramı resepsiyonlarına akredite edilmemesi, kutlamalara dair eleştirilerin başka bir boyutunu oluşturmaktadır. 15 Temmuz öncesi ve sonrasında gazetecilik alanındaki başarılı çalışmalarıyla ödüller almış ve İletişim Başkanlığı tarafından basın kartı verilmiş bir gazeteci olan Ekşi, Cumhuriyetin 100. ve 101. yıl kutlamalarına dahil edilmemiştir. Bu durum, basın özgürlüğü ve medya temsilcilerine yönelik kapsayıcı bir yaklaşım bekleyen kamuoyunu hayal kırıklığına uğratmıştır.

İlgili Haber
Cumhuriyet’in 100’üncü yılında Berlin’de gazetecilik baskı altında!

Cumhuriyetin demokratik değerlerine uygun olarak, basın mensuplarının kamusal bilgilendirme görevlerini özgürce yerine getirmeleri gerekmektedir. Mustafa Ekşi gibi deneyimli gazetecilerin akreditasyonunun sağlanmaması, hem Cumhuriyetin özgürlükçü yapısına hem de topluma doğru bilgi akışı sağlama hedefine ters düşen bir durum yaratmıştır. Böylesine önemli bir etkinlikte medya temsilcilerine yönelik destekleyici ve kapsayıcı bir yaklaşım, Cumhuriyetin temel ilkeleri ile daha uyumlu olurdu.

Cumhuriyetin 101. Yılında Asıl Gündem Vizyon ve Kapsayıcılık Olmalıydı

Cumhuriyetin 101. yılını kutladığımız bu özel günde, kıyafet eleştirileri ve akreditasyon sorunları gibi konuların kutlamaların önüne geçmesi, asıl gündemi gölgede bırakmıştır. 100. yıl konuşmasında eksik kalan bazı detaylar, 101. yıl konuşmasında yeni yüzyıl vizyonuyla giderilmeye çalışılmışsa da, akreditasyon gibi temel sorunlar hâlâ devam etmektedir.

Cumhuriyet, özgürlükleri ve farklılıkları kucaklayan bir yapıdır. Bu tür etkinliklerde, bireylerin kıyafet seçimleri veya medya mensuplarının akreditasyon sorunları gibi yüzeysel tartışmalardan ziyade, Türkiye’nin yeni yüzyıla dair vizyonunu ve Cumhuriyetin kazandırdığı değerleri konuşmak, kutlamaların özünü yansıtmak açısından çok daha anlamlı olurdu.

not:

Makalemiz sonrasında Rüştü Kam, aldığı tepkiler üzerine yazısını revize ettiği görüldü. 

İlgil Haber
Türk Gazetecileri ve Geçmiş Dönem Büyükelçiliklerle Basın Çalışmaları