Gazetecilik mi, Partizanlık mı?

ATGB Berlin’den neden ayrıldım? Anlatayım…

Gazetecilik mi, Partizanlık mı?
ATGB Berlin’den neden ayrıldım?
Anlatayım…
Berlin’de üç yıl önce bir dernek kurduk. Adı: Alman-Türk Gazeteciler Birliği.
Amacı: Gazetecileri bir araya getirmek, mesleki sorunları konuşmak, kamuoyunu doğru bilgilendirmekti.
Ben de o masadaydım.
Kurucu üyesiyim.
İkinci yılın başına kadar da asbaşkanlık görevini yürüttüm.
Kendi cebimden harcayıp, kendi emeğimle işler yaptım.
Berlin’de medyanın darmadağın hâlini toparlarız diye gece gündüz uğraştım.
Gazeteciler akreditasyon alamıyor…
Reklam pastası küçülüyor…
Alman kurumlarına ulaşamıyor…
Haber kaynaklarına erişim zayıf…
Ortak bir çatımız yok…
Dedik ki bu dernek, işte bu dağınıklığı toparlar.
Ama olmadı.
Çünkü bir akşam, Rüştü Kam’ın kitap gecesinde, bir yönetim kurulu üyesi Türkiye Cumhurbaşkanına ağıza alınmayacak küfürler etti.
Ben sustum mu?
Hayır!
Tepkiyi ilk veren ben oldum.
Yanında duran, yüzünü çeviren, omuz silken çoktu.
O yönetici hâlâ orada…
Uyardım, bir şey değişmedi.
Dedim ki: Bu kişi yönetimden ayrılmalı.
Çünkü gazetecilik her görüşe saygı duymakla başlar.
Çünkü biz bu derneği partilerden bağımsız, tarafsız ve güvenilir bir medya için kurduk.
Ama o küfür orada kalmadı.
Benim dernekle bağım da orada koptu.
Ve üç yıl sonra bugün…
Bir telefon geldi.
Soru basit:
“Bu dernek CHP’nin uzantısı mı?”
Şaşırmadım.
Çünkü son günlerde kulağıma gelenlerle bu soru örtüşüyordu.
İmam Kaloğlu…
CHP Berlin İl Başkanı.
Kendisinin adı ATGB’nin WhatsApp gruplarında geçiyor.
Bazı sohbetlerde “üyemiz” diye anılıyor.
Ali Yıldırım’ın ise CHP’ye basın danışmanlığı yaptığı söylentisi Berlin’in siyasi kulislerinde gayet bilinir.
Ben gazeteciyim.
Dedikoduya değil, belgeye bakarım.
Ama sorular sorarım.
Mesela:
• ATGB Berlin gerçekten CHP ile bir bağ mı kurdu?
• CHP Berlin İl Başkanı bu derneğe üye mi?
• Cumhurbaşkanına edilen küfürden sonra disiplin mekanizması işletildi mi?
• Üç yılda bir dernek, neden hâlâ resmi statü kazanamadı?
• Gazeteci derneği niye gazeteci olmayanları üye yapar?
Bakın…
Bu sorular, şahsi değil.
Bu meslek için, kamuoyunun haber alma hakkı için soruluyor.
Gazetecilik öyle herkesin cebine koyabileceği bir rozet değildir.
Güven ister, tarafsızlık ister.
Ve en önemlisi: Duruş ister.
Kimse kusura bakmasın…
Bir gazetecilik derneği, siyasi vitrin olamaz.
Hele ki bir partinin basın kolu gibi davranamaz.
Eğer öyleyse…
Orada susmak, orada kalmak, orada bulunmak…
Mesleğe ihanettir.
Ben sustuğumda içim rahat etmiyor.
Bu açıklamayı da bu yüzden yapıyorum.
Gerçek bir gazeteci derneği hâlâ mümkün mü?
Evet.
Ama kişisel hesaplarla değil…
Siyasi gölgelerle hiç değil.
Saygılarımla.