Yeni ve Kabul Görür Bir Anlayış

2023 seçimlerini arkamızda bıraktık yeni bir anlayışla başlarken geleceğin güçlü Türkiye'si için hatalarımızdan ders almalıyız.

Yeni ve  Kabul Görür Bir  Anlayış

Yönetme yetkisine sahip olmak, yöneten olmak, başta olmak ve özellikle de iktidar olmak, hemen hemen bütün insanların öldüremediği bir arzudur. Şehvetin bile bir vadesi vardır ancak bu arzunun bir vadesi ya da yaşı yoktur. Bunu hayata geçirebilmek için

Siyasi partiler bir program oluşturur ve bu programla birlikte iktidar olduklarında yapacakları icraatları seçmenlere sunarlar. Seçmen rağbet ettiği takdirde de o parti iktidara gelir. Ak Parti Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde bu seçimlerde yaşanan asrın felaketi ile seçim propagandalarında  farklılık arz etti. Hernekadar seçim propagandaları ve içraatlaranlatma  yöntemi değişsede   „aynesi iştir kişinin lafa bakılmaz“ sözü  son 21 yılda orata konulan hizmetler bundan sonrası için referans olmaya yeterli olduğu görüldü.. Vatandaşlarımız da bunun bilincinde olarak taktirlerini istikrardan yana kullanmışlardır. Fakat 21 yıl iktidarda kalmak ve bunu kayıpsız sürdürmek zorluklarıyla birlikte bir takım hastalıkları da beraberinde getirebilir.

İktidara gelen siyasilerin kaçınması gereken en zararlı hastalıkların başında; İktidar Körlüğü gelir. Yönetici kendisi biyolojik olarak kör değildir. Toplumun talepleri, hassasiyetleri ve geri bildirimler konusunda zaman içerisinde duyarsız hale gelebilir. Ak Parti’de kısa bir süreliğine de olsa bu duyarsızlık vehametine düşmüştür. Bu hastalık, siyasilerin ve yöneticilerin arzu ettiği bir durum değildir elbette, ancak bu hastalık bir şekilde zaman içerisinde uzun soluklu siyasetçilere ister istemez sirayet eder. Bu yaradılış fıtratı gereği kaçınılmaz bir durumdur. Bunun olmaması için veya hasarsız atlatılması için ise devreye uyarıcı mekanızmalar „kişiler“ girmelidir. İşte tam bu noktada şu örneği vermek isterim.

Evladını çok seven bir Anne-Baba çocuğu kaç yaşında olursa olsun, hangi görevi icra ettiğine, hangi makamda olduğuna bakmaksızın yaptığı hatasını zarar görmemesi için evladına söyler onu uyarırlar. Gerçek dostlar da öyle değilmidir. Sevdiklerinin yaptıkları hataların farkında olmadığı ihtimalini göz önünde bulundurarak onu uyarmazlar mı? Gerçek dostluk da bunu gerektirmez mi? Fakat üzülerek ifade etmeliyim ki Ak Parti’de bu uyarıcı mekanızmalar bazı parti içindeki rantçılar tarafından egale edilmiş ve küstürülmüşlerdir.

Devletimiz yeni sisteme geçti ve bundan sonra karar alma süreleri hızlanacak ve reflex süreleri kısacak. Bu dünya siyaset arenasında bende varım diyen bir Türkiye için son derece önemli ve gerekli bir adım. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan tüm zorluklara, sıkıntılara, tehditlere göğüs germiş ve Türkiye’mizi muhasır medeniyetler seviyesinin üstüne taşımak için yedi düvele karşı mücadelesini sürdürürken yeni yönetim biçimin bu süreçteki önemi nedir?

Ne kadar dünya starı bir furbolcu olursanız olun futbol bir takım oyunudur. Takımın oyun stratejisi elbette en önemli oyuncuya göre belirlenir fakat unutlmaması gereken husus bir takım 11 kişiden oluşmaktadır. Siz bu takımın bir parçası olarak sadece star oyuncuya güvenip koşmaz, topa girmez, mücadele etmez ve müsabakanın içinde aktif rol almazsanız maçı kazanamaznısız. Sayın Cumhurbaşkanımız günün 20 saati de çalışsa yapabilecekleri zaman kısıtlaması sebebiyle sınırlıdır. Ona yardımcı olacak, işini kolaylaştıracak-hızlandıracak ve en az kendisi kadar risk alacak ekip arkadaşlarına ihtiyacı var.

Cumhurbaşkanı, Bakanlar, Belediye Başkanları, siyasi parti genel başkanları ve önemli görevler icra eden üst düzey devlet adamları; gazeteleri satır satır okumazlar, televizyonlarda saatlerce haber programı ve tartışmaları izlemezler, gündemi saniye saniye takip etmezler, eskiden olduğu gibi tebdili kıyafet halk içinde gezmezler, yedikleri yemekleri de içtikleri içecekleri ve ilaçları da yapacakları sporu da kendileri belirlemezler, kendileriyle kimlerin görüşeceğini kendilerine ulaşan listeden seçerler, programlarını sunulan alternatiflere göre belirlerler, yani şunu demek mümkündür; her yönetici bir yönetilendir.

Bulundukları makamın yöneticisidirler, ancak etrafları çevrilidir. Siz istediğiniz kadar "görüşmem gerek" diye diretin, eğer özel kalem ya da sekreterya talebinizi bile iletmiyorsa, o kapı size kapalıdır. Birisi hakkında, iyi ya da kötü bir referans verecekseniz, bunu doğrudan yapma imkanınız da yoktur, çünkü sizi de refere edecek birileri aracılığıyla bunu yapmanız gerekir.

Özel Kalem, sekreterya, danışmanlar ve yakın akraba çevresi, dünyanın her yerinde, yukarıda arz etmeye çalıştığım makam sahibi yöneticilerin; eli, ayağı, gözü ve kulağıdırlar. Başlangıçta, bunların hepsi o makam sahibi tarafından belirlenir, ancak bir süre sonra burada görev alan bu insanlar, kendi aralarında bir dayanışma içine girerler ve çembere başka birilerinin girmesini engellemeye başlarlar. Bilirler ki; güç sahibine yakın olmak, güce ve nimetler sahip olmaktır. Bir süre sonra ise, makam sahibinin bütün yetkilerini haiz olduklarını vehmetmeye başlarlar. İşte iktidar körlüğü de bu noktada başlar. Güvenlik derler, protokol derler, yoğunluk derler kısacası ne yapıp ederler ve makam sahibinden, bırakınız vatandaşı, etkileşim içerisinde olması gerekenleri bile uzak tutarlar.

Yanınızda görev yapan polis memuru, kendisini emniyet müdüründen üstte görmeye; çaycı, kendisini ülkenin en önemli gurmesi; sekreter, diğer bütün makam sahiplerinin patronu; danışmanlar, bulunmaz hint kumaşı ve özel kalem de makam sahibinin aslı gibi davranmaya başlar.

İktidar körlüğü, her makam sahibinin doğal süreçte yakalanabileceği bir hastalıktır. Hangi makam sahibi olursa olsun, yakın çevresini mutlaka kontrol altında tutmalı, iletişim kanallarını açık ve kaynaklarını geniş yelpazeye yaymak durumundadır. Aksi taktirde, kuşatılmış her makam, iktidar körlüğüne yakalanmakla karşı karşıya kalır. Maalesef Ak Parti 2015 seçimlerinde bu uçurumun kenarından döndü. Bu yöneticilerimize açık bir uyarı nitalüğü taşımakta idi. Bunun üzerine Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ipleri tekrar eline alarak parti içerisinde bir revizyona giderek sepetteki çürükleri ayıklamaya çalışmıştır. Bu konuda çok başarılı olduğu elbette söylenemez. Bunun sebebi de yuklarıda zikrettiğim etrafındaki her türlü riskten kaçınan, iktidar gücünden rant sağlayan, her dönemin adamı olan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan aslında nefret eden fakat çıkarları sebebiyle etrafında pervane olan ve tavırlarıy ile toplumla yönetimin arasını açan kraldan fazla kralcılar.

Vel hasıl kelam, Yani yönetim biçimi Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde Türkiye’yi şahlandıracak ve hedefine daha da yaklaştıracaktır. Bunun önünde tek bir engel olabilir ve Sayın Cumhurbaşkanımız bunun önlemini ivedi şekilde almak durumundadır.

-Toplumla yönetimin arasına durvar ören kişiler ile yollar acilen ayrılmalı

-Halktan kopmamış mütevazi kişiler iş başına getirilmeli

-En az Cumhurbaşkanı Erdoğan kadar elini taşın altına koyacak olan korkusuz yöneticiler göreve getirilmeli.

-Cumhurbaşkanının nüfüzunu kullanarak kendini halkın üstünde görenlerler ile yollar hiç vakit kaybetmeden ayrılmalı.

-Kendini seçmenin üstünde görüp patronluk havasına giren Milletvekilleri ile yollar ayrılmalı. Halkın benimsediği ve özümsediği siyasetçiler ile yola devam edilmeli.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün fakat genel itibariyle saymış olduğum bu hususlar bir çoğumuz tarafından bilinmekte. Bu yeni dönemde de durmadan, bıkmadan ve yorulmadan Sayın Cumhurbaşkanımızn göstermiş olduğu hedefe ulaşmak için var gücümüzle SAMİMİ olarak „kralcıklara“ aldırış etmeden mücadele etmek zorunladız.

15 Temmuz’da halkımız tüm bu kralcıklara rağmen sokaklara dökülerek demokrasinine ve Cumhurbaşkanına sahip çıktıysa bu tablo çok iyi okunmalıdır. Milletimizin gönlü zengin ve kredisi çoktur; fakat sınırsız değildir. Yeni sistem elbette elzemdi ülkemiz için fakat bazı idarecilerin ve yöneticilerin kafalarının değişimi de en az sistem sistem değişikliği kadar önemli.