PKK Silah Bıraktı Ama Tehdit Bitti mi?

Kadın Militanlar Üzerinden Kurulan Algı, Gerçek Bir Barışın Yerine Konabilir mi?

PKK Silah Bıraktı Ama Tehdit Bitti mi?

PKK’nın 2025 Temmuz’unda Kuzey Irak’ta düzenlediği “silah bırakma töreni”, Batı basınında “tarihi an” olarak servis edildi. Törende dikkat çeken sahne ise, ellerinde Kalaşnikof taşıyan ve üniforma giymiş kadın militanların kameralara poz vermesiydi. Bu fotoğraflar, Avrupa kamuoyunda bir barış sembolü gibi algılatılmak istense de, Türkiye’de bu görüntüler çok farklı bir duyguyu harekete geçirdi: şüphe, sorgulama ve güvensizlik.

Çünkü Türkiye’nin hafızasında, bu silahların sesini en derinden duymuş sivillerin, askerlerin, öğretmenlerin, çocukların hikâyeleri var.

Kadın Militanlar: İmaj mı, Gerçek mi?

PKK, uzun yıllardır Batılı kamuoyunda kendisini meşrulaştırmak için kadın kimliği üzerinden bir strateji izliyor. Kadın militanlar üzerinden “özgürlük, eşitlik, direniş” gibi evrensel temalara bağ kurarak, özellikle Almanya ve Fransa’daki feminist çevrelerin desteğini almayı başardı. Ancak bu görüntülerin ardındaki gerçeklik başka:

  • Kadın militanlar, örgüt hiyerarşisi içinde itaat kültürüyle eğitiliyor.
  • Dağda “özgürlük” yok; ideolojik manipülasyon, baskı ve şiddet var.
  • Kadınların ön safa çıkarılması, sadece medya stratejisidir; örgütün öz yapısı değişmemiştir.

Sahne değişmiş olabilir, ama senaryo aynı.

PKK Sadece Silah mı Bıraktı, Yoksa Rol Mü Değiştirdi?

Silah bırakma töreni, birkaç hafif makineli tüfeğin kuma gömülmesiyle sınırlı kaldı. Peki, bu sembolik görüntü silahlı tehdidin gerçekten sona erdiği anlamına mı geliyor?

Ne yazık ki hayır.

PKK, yalnızca bir dağ örgütü değil; çok katmanlı, çok coğrafyalı bir yapı. Irak, Suriye ve İran üçgeninde:

  • YPG / PYD (Suriye kuzeyi)
  • YBŞ (Şengal – Irak)
  • PJAK (İran sınırı)

gibi farklı isimler altında ama aynı komuta yapısıyla faaliyet gösteriyor. Bu yapılar silah bırakmadı. Eğitim kampları, lojistik zincirleri ve bölgedeki kontrol alanları hâlâ aktif.

Ankara’dan Bakıldığında: Süreç Güven Verici mi?

Türkiye, 2013-2015 yılları arasında yaşanan “çözüm süreci” deneyiminden birçok ders çıkardı. O dönem silahlar susmuş ama şehirler kazılmış, hendekler açılmış ve devlet otoritesi zayıflatılmıştı. Bugün ise kamuoyu çok daha temkinli.

Tören görüntüleri medyada dönerken şu sorular cevapsız kaldı:

  • PKK’nın tüm kolları mı silah bıraktı?
  • Silahların denetimi kimde?
  • Sürece TBMM mi yoksa yalnızca yürütme organı mı liderlik ediyor?
  • YPG ve YBŞ gibi yapıların statüsü ne olacak?
  • Türkiye sınırına yakın bölgelerdeki silahlı varlıklar ne zaman tasfiye edilecek?

Bu sorulara net cevap verilmeden, “barış geldi” demek kamuoyunu ikna etmiyor.

Almanya Büyükelçisinin Açıklamaları: İyimserlik mi, Belirsizlik mi?

Bu süreç uluslararası arenada da yakından izleniyor. Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Sibylle Katharina Sorg, geçtiğimiz hafta NTV’de yaptığı açıklamada sürece dair iyimser ama temkinli ifadeler kullandı:

“Bu sürecin başarıyla sonuçlanmasını çok arzu ediyoruz. Terörün sona ermesi bölge halkı için olumlu bir gelişme olur.”

(NTV, 9 Temmuz 2025)

Ancak Sorg’un açıklamalarında dikkat çeken bir diğer nokta, Almanya’nın PKK’yı hâlâ terör örgütü olarak tanıması ve finansal takipte olduğunu belirtmesiydi:

“PKK Avrupa’da terör örgütü olarak yasak. Alman yargısı mali kaynaklarını takip ediyor, örgütleri izlemeye devam ediyor.”

(NTV, 2025)

Ne var ki, bu “takip”in somut etkileri hakkında hiçbir veri paylaşılmadı. Almanya’daki PKK bağlantılı dernekler hâlâ açık. Yıllık milyonlarca Euro toplayan bu yapıların, bu paraları yeni bir örgütlenmeye mi, yoksa sivil projelere mi yönlendireceği belirsizliğini koruyor.

Avrupa’daki PKK Ağı: Tehlike Devam Ediyor mu?

PKK’nın Avrupa’daki yapılanması, özellikle Almanya’da çok güçlü. “Kültür evi”, “gençlik merkezi” ve “diaspora derneği” gibi yapılar, yıllardır ideolojik eğitim, lojistik destek ve finansal kaynak yaratma işlevi görüyor. Türkiye’nin en büyük endişesi de burada başlıyor:

  • Bu kaynaklar gerçekten kesilecek mi?
  • PKK Avrupa’daki sivil uzantılarıyla kendini dönüştürüp yeniden mi yapılanacak?
  • Avrupa güvenlik birimleri bu yapıları denetlemekte ne kadar şeffaf olacak?

Berlin, Paris ve Brüksel bu konuda sessiz. Sessizlik ise çoğu zaman rızaya işaret eder.

Gerçek Barış Şeffaflık ve Katılım İster

Tören görüntüleri ne kadar etkileyici olursa olsun, barış güven yaratmadıkça gerçek olmaz. Bu süreç:

  • TBMM zemininde yürütülmedi,
  • Muhalefet bilgilendirilmedi,
  • Sivil toplum dahil edilmedi,
  • Avrupa’daki finans ağına dair somut adımlar açıklanmadı.

Barış inşa etmek için, sadece silah bırakmak yetmez. O silahların neden alındığını, o insanların neden örgütlendiğini ve bu yapıların nasıl ayakta kaldığını konuşmak gerekir.

Sonuç: Kadın Militanlar Kameralara Poz Verdi, Ama Türkiye Hâlâ Tehdit Altında mı?

PKK’nın “kadın militanlar” üzerinden servis ettiği barış mesajı, uluslararası kamuoyunda sempati kazanabilir. Ancak Türk halkı için bu mesaj, geçmişin acıları ve geleceğin belirsizlikleriyle dolu bir sürecin yalnızca başlangıcı olabilir.

Görüntüler barışçıl olabilir. Ama gerçek barış, şeffaflıkla, katılımla ve toplumsal güvenle inşa edilir. Aksi takdirde, o silahlar yalnızca bir başka cephede yeniden kuşanılmak üzere bırakılmış demektir.

Analiz Notu:

Bu süreçte yalnızca kadınların sahneye çıkması, Avrupa’ya dönük bir algı çalışmasıdır. Gerçek barış, görünmeyen silahların da bırakılmasıyla mümkündür. Türkiye için tehdit bitmedi; yalnızca taktik değişmiş olabilir.

Tören görüntüleri ne kadar “barışçıl” görünse de, Türkiye’nin güney sınırında terör tehdidi hâlâ canlıdır. PKK’nın Kuzey Irak’taki kolu silah bırakmış olabilir; ancak Suriye kuzeyinde YPG aktif, Şengal’de YBŞ kampları hâlâ açık, İran sınırında PJAK faaliyet yürütüyor. Bu yapılar, isimleri değişse de aynı komuta ağına bağlıdır.

PKK’nın “kadın militanlar” üzerinden barış mesajı vermesi, içerikteki tehdit kapasitesini sıfırlamıyor. Aksine, bu sembollerle Türk kamuoyu psikolojik olarak yumuşatılmak isteniyor olabilir.

Gerçek Barış Ne Zaman Başlar?

Gerçek barış, halkın onayıyla, demokratik denetimle ve açık hesap verebilirlikle kurulur. Şu an yürütülen süreç:

  • TBMM dışı
  • Muhalefetin susturulduğu
  • Toplumun bilgilendirilmediği
  • Avrupa’nın finans denetlemediği
    bir zeminde ilerliyor.

Eğer bu barışın kalıcı olması isteniyorsa, şu sorulara cevap verilmelidir:

  • PKK’nın tüm kolları mı silah bıraktı?
  • Silahların denetimi kimde?
  • YPG ve YBŞ gibi yapılanmalar ne olacak?
  • Avrupa’daki PKK finans ağı şeffaf şekilde tasfiye edilecek mi?
  • Türk halkı bu sürece ne zaman ve nasıl dahil olacak?

Barış Görüntüsü Altında Sessiz Bir Dönüşüm Mü?

Kadın militanların ön planda tutulduğu, medya dostu sahnelerle servis edilen bu tören, ne yazık ki içi doldurulmamış bir “görüntü barışı” olabilir. Gerçek bir barış için; yalnızca silah bırakmak değil, geçmişle yüzleşmek, şeffaflıkla ilerlemek ve halkı kandırmadan konuşmak gerekir.

Türkiye buna hazır. Ama ya bu süreci yönetenler?