“Dünya bekle gör politikası izledi”

Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimi sonucunun tüm dünya tarafından merakla beklenmesine karşın ‘bekle gör’ politikası izlendiğini söyleyen Prof. Dr. İlhan Uzgel, kim seçilirse seçilsin, Türk- Amerikan ilişkilerinde radikal bir değişiklik yapacak imkanı olmayacağını dile getirdi

“Dünya bekle gör politikası izledi”
Prof. İlhan Uzgel

Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimi sonucunun tüm dünya tarafından merakla beklenmesine karşın ‘bekle gör’ politikası izlediğini söyleyen uluslarası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. İlhan Uzgel, kim seçilirse seçilsin, Türk- Amerikan ilişkilerinde radikal bir değişiklik yapacak imkanı olmayacağını dile getirdi.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu için geri sayım sürerken, Türkiye’de gözler Pazar gününe çevrildi, dış dünyanın gözleriyse Türkiye’ye…

Uzun yıllardır Türk–Amerikan ilişkilerini yakından izleyen uluslarası ilişkiler uzmanı Prof. İlhan Uzgel, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir seçimin dışarıdan bu kadar yakından takip edilmediğini ve sonucunun bu kadar merak edilmediğini söyledi.

“Dünyada gerek İslamcılık gerek otoriterlik, gerek Ukrayna savaşı, İran iç siyasetinin dinamikleri olsun gerekse de Türkiye'nin iç siyaseti olsun bu seçimler birçok açıdan çok önem taşıdı“ diyen Prof. Uzgel, buna karşın Rusya ve Erdoğan'a yakın birkaç lider dışında dünyanın ‘bekle gör’ politikası izlediğini söyledi.

Prof. Uzgel, “Bu da makul olan ve doğru olandı, doğrudan seçimlere pozitif ya da negatif bir yaklaşım içinde olmadılar. Çünkü bu pozitif bir yaklaşım Erdoğan için kullanabileceği bir şey olurdu. Negatif bir yaklaşım yine Erdoğan için kullanacağı bir şey olurdu. O yüzden de güç merkezleri açıkça taraf almadılar, mesafeli durdular. Putin de, Putin Rusyası da doğrudan taraf olmadı ama eylemleri ile tarafını belli etti diyebiliriz” değerlendirmesinde bulundu.

“Biden yönetimi Erdoğan’a mesafe koydu“

ABD Başkanı Joe Biden’ın başkanlık kampanya sırasında Erdoğan'a ilişkin yaptığı açıklamanın, medyada paylaşılmasının Biden yönetimini zor durumda bıraktığını dile getiren Prof.Uzgel, “Biden daha en başından daha başkan seçilmeden rengini belli etmiş oldu. Dolayısıyla burada bu çok kullanıldı. Yani Erdoğan'a yakın medya tarafından bundan çok bahsedildi. O görüntü çok dolandırıldı. Dolayısıyla da hani buradan kalan bir yükle, bir bagajla Biden yönetimi, Erdoğan'la ilişkilerinde çok dikkatli oldu. Bu sefer de aşırı bir hassasiyet gösterdiler ki bakın o bir seçim kampanyasıydı, hani başkan olunca siyasetin kendisi, rengi değişir iktidara gelince demek istediler“ diye konuştu.

Bu nedenlerden dolayı, Biden yönetiminin Erdoğan'la ideolojik olarak da, liderlik olarak da bir mesafe koyulduğunu ifade eden Prof. Uzgel, “Mesela Erdoğan hiçbir zaman Beyaz Saray'da kabul görmedi. Ancak uluslararası toplantıların zirvelerin marjında görüştü ama Erdoğan'ın aleyhine olabilecek herhangi bir şeyde bulunmadı. O yüzden bu dengeli bir politikaydı. Biraz Türkiye iç siyasetini kendi haline bırakmayı tercih etti. Biden yönetimi, Erdoğan da bundan epey faydalandı“ diye sözlerine devam etti.

ABD Başkanı Biden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan
ABD Başkanı Biden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan

Seçimin iki adayından biri olan Kılıçdaroğlu’nun geride bıraktığımız aylardaki ABD ziyaretini “siyaseten daha verimli kullanılabilirdi“ sözleriyle yorumlayan Prof. Uzgel, “Kılıçdaroğlu, ısrarla bunun bir siyasi ziyaret olmadığını, siyasetçilerle görüşmeyeceğini söyledi. Bana kalırsa siyasetçi, siyasetçilerle pekala görüşebilir. Yani Erdoğan bunu çok yaptı. Mesela; Erdoğan başbakan olmadan Beyaz Saray’da kabul edilmiş bir siyasetçi. Aslına bakarsanız seçimleri kazanmış olsa da resmen başbakan değildi” hatırlatmasında bulundu.

Siyasi isimlerle görüşme yapmasında yadırganacak bir durum olmadığı görüşünü paylaşan Uzgel, “Ana muhalefet partisi lideri Türkiye'yi yönetmeye adaydır. Dolayısıyla onun bir uluslararası görünümü olabilir, uluslararası bağlantıları olabilir. Bunu da seçmene anlatabilirdi“ diye konuştu.

“Türk- Amerikan ilişkilerinde radikal bir değişiklik olmaz“

“Erdoğan seçimleri kazanırsa ki yakın görünüyor ve Biden yönetimi devam edecek, 2025 başına kadar ilişkilerin dinamiğinde önemli bir değişiklik olmaz. Biden yönetimi yeni bir ilişki safhasına geçmez. Erdoğan’ın da ilişkileri açacak elinde fazla bir imkan yok zaten“ diyen Prof. Uzgel, “Kim gelirse gelsin, Türk Amerikan ilişkilerinde radikal bir değişiklik yapacak imkanı, aracı çok fazla yok. Yani Biden yönetimi mesafeyi korur. Erdoğan da var olan ilişkiyi sürdürür ama elindeki bazı araçları mesela İsveç'in NATO üyeliği gibi konuları hani Amerika ile ilişkileri de yakınlaşmak için bir araç olarak bir koz olarak kullanabilir. Ola ki Trump seçilirse aday olur, kabul edilir ve seçilirse o zaman ilişkilerin niteliğinde bir değişiklik olur. Çünkü Trump, Erdoğan ve Erdoğan gibi liderlerle çalışmayı tercih eden bir lider“ dedi.

Kongre’nin Erdoğan yönetimine bakışının son derece negatif olduğu izlenimini paylaşan Prof.İlhan Uzgel, “Kongre’deki hem merkez sağ Cumhuriyetçi hem de Demokrat kesimleri karşısına almış. Yani son derece negatif bir imajı var anladığım kadarıyla. Dolayısıyla Kongre’nin Erdoğan yönetimine bakışının eğer seçimleri kazanırsa düzelmesi için daha çok şey yapılması gerekiyor. Bunun için çaba gösteriyor. Özellikle İsrail ile ilişkileri düzeltmek, Yahudi çevrelerine yakın ve sempatik olmak açısından özellikle oradaki büyükelçi de çok uğraşıyor. Bu çabaların devam edeceğini düşünüyorum ama o kadar çok eşik aşıldı, o kadar çok sorun yarattı ki Erdoğan’ın, Kongre’deki havayı dağıtması, kendi lehine çevirmesi çok zor olur“ diye de ekledi.

“Göçmen, sığınmacı karşıtlığına dayalı bir milliyetçilik hakim“

Türkiye’nin seçim güvenliği konusunda geriye gittiğini dile getiren Prof.Uzgel, “Seçim güvenliğinde başlıca sorumlu hükümettir. Çünkü Yüksek Seçim Kurulu üyelerini atıyor. Aslında tarafsız olması gereken partilerüstü olması gereken kurullar, Erdoğan'ın daha çok denetiminde, iktidarın denetiminde. Dolayısıyla seçimin güvenliğinden düzgün bir şekilde kurallara uygun ve hilesiz yapılmasından hükümet sorumlu fakat bu sorumluluğu yerine getirmediği seçim sonuçlarını birçok yerde kendi lehine dönüştürmeye çalıştığını biliyoruz“ yorumunda bulundu.

Türkiye'de göçmen, sığınmacı karşıtlığına dayalı bir milliyetçilik olduğu vurgusu yapan Prof.Uzgel, “Seçim kampanyalarını milliyetçi söylem domine etti“ dedi.

Prof.Uzgel, “Çok uzun yıllar bizim demokratik, seküler, dünyaya açık bir Türkiye toplumu, yolsuzluğun olmadığı, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne saygı duyulduğu bir ülke yolundaki beklentilerimiz hep kötüye gitti O yüzden yani bu bizi bir miktar karamsarlığa da itiyor“ değerlendirmesinde de bulundu.

HDP ve YSP ile Ata İttifakı üyelerinin desteğine de değinen Prof.Uzgel, söz konusu tabloda küçük partilerin marjının, hareket kabiliyetinin çok arttığına işaret etti.