Gökay Sofuoğlu’ndan Yeni Koalisyon Yorumu

Gökay Sofuoğlu’ndan Yeni Koalisyon Yorumu: “Aşırı Sağ Normalleşiyor, Kararlı Siyaset Şart”

Gökay Sofuoğlu’ndan Yeni Koalisyon Yorumu
Gökay Sofuoğlu Genel Başkanı(TGD)

Almanya’da CDU/CSU ile SPD arasında yürütülen koalisyon görüşmelerinin anlaşmayla sonuçlanması ve yeni hükümetin mayıs ortasına kadar kurulacak olması, siyasi çevrelerde büyük yankı uyandırdı. Konuya ilişkin olarak, gazeteci Mustafa Ekşi’nin yazılı sorularını yanıtlayan TGD (Türk Toplumu Almanya) Başkanı Gökay Sofuoğlu, bu sürecin hem Almanya’nın siyasi geleceği hem de göçmen topluluklar, özellikle de Türk toplumu açısından taşıdığı anlamı değerlendirdi.

“Siyasi belirsizlik aşırı sağı güçlendiriyor”

Sofuoğlu, koalisyonun kısa sürede tamamlanmasını olumlu bir gelişme olarak yorumladı:

“Koalisyon görüşmelerinin bu kadar çabuk tamamlanması ve hükümetin en geç mayıs ortasına kadar kurulacak olması sevindirici. Çünkü siyasi belirsizlik, her geçen gün gücünü artıran aşırı sağ partinin daha bir normalleşmesi ve kanıksanması anlamına gelebilir.”

Ancak sadece hükümetin kurulmuş olmasının yeterli olmadığını belirten Sofuoğlu, çözüm için kararlı bir siyasi iradenin şart olduğuna dikkat çekti:

“Yeni hükümetin işe başlaması sorunun çözümü için yeterli değil. Kararlı bir siyaset gerekiyor ki, bunu geçtiğimiz gün imzalanan koalisyon anlaşmasında görmek tam anlamıyla mümkün değil.”

“Çifte vatandaşlık konusu hâlâ karmaşık”

Koalisyon anlaşmasında çifte vatandaşlığı mümkün kılan düzenlemelerin geçerli kalacağının belirtilmesine rağmen, bu maddenin önceki üçlü koalisyon döneminde ciddi şekilde budandığını hatırlatan Sofuoğlu, mevcut haliyle yasa tasarısının daha da içinden çıkılmaz bir hâle geldiğini vurguladı.

Göçmen politikaları hâlâ negatif bir çerçevede

Göçmenlerin meselelerinin hâlâ olumsuz bir dille ele alındığını belirten Sofuoğlu, toplumsal birlikteliğe dair yapıcı politikaların eksik olduğunu ifade etti:

“Göçmen konusu tamamen negatif kavramlarla tarif edilirken, geleceğe yönelik birlikte toplumun yapılaşmasına yönelik öneriler eksik bırakılmış.”

Müslümanlar dışarıda bırakılıyor

Koalisyon anlaşmasında Almanya’daki Yahudi yaşamını korumaya yönelik önlemler olumlu bir gelişme olarak görülse de, Müslümanların neredeyse hiç yer bulmadığını belirten Sofuoğlu, bu durumu şöyle yorumladı:

“Almanya’da Yahudi yaşamının daha fazla korunmasına yönelik önlemler sıralanırken, Müslümanlar ve İslam ya hiç ele alınmamış, ya da sadece güvenlik penceresinden değerlendirilmiş.”

Sofuoğlu, sözlerini toplumsal dayanışma çağrısıyla sürdürdü:

“Yahudiler, Müslümanlar, Sinti ve Roman azınlıklar geleceğe yönelik birlikte çalışmalıdır. Antisemitizme karşı olmadan Müslüman düşmanlığına karşı gelmek mümkün değildir. Sinti ve Romanların dışlanmasına karşı çıkmadan siyahların dışlanmasına karşı çıkılamaz.”

“Türk toplumu hâlâ buralı sayılmıyor”

Gazeteci Mustafa Ekşi’nin, bu koalisyonun Almanya’daki Türk toplumu üzerindeki etkilerine dair sorusuna ise Sofuoğlu net bir cevap verdi:

“Almanya’da Türk toplumu birkaç açıdan göçmen siyasetinin gündeminde olacak. Her ne kadar 65 seneye yaklaşan bir göç tarihinde oldukça büyük kazanımlar elde etmiş olsak da, bu kazanımların yeterince değer görmediğini biliyoruz.”

Sofuoğlu, Türkiye–Almanya ilişkilerinin burada yaşayan Türkiye kökenlilere doğrudan etkisi olduğunu ve Almanya siyasetinin bu toplumu hâlâ “buralı” kabul etmekte zorlandığını da vurguladı:

“Almanya siyaseti ve kamuoyu, üç/dört nesildir burada yaşayan Türkiye kökenli göçmenleri buralı kabul etmekte zorlanmaktadır.”

Seçim katılımı umut verdi, ama devamı gelmeli

Son seçimlerde Türkiye kökenli Alman vatandaşlarının yoğun katılım göstermesinin siyasi partilerin dikkatini çektiğini belirten Sofuoğlu, bu farkındalığın somut politikalara dönüşmesi gerektiğini söyledi:

“Son seçimlerde oldukça başarılı bir seçim kampanyası ile Türkiye asıllı Alman vatandaşlarının seçime yoğun katılımı, siyasi partilerin dikkatini çekmiş olsa da bunun somut adımlarla desteklenmesi gerekir.”

Sivil toplum daha aktif olmalı

Son olarak, Türk toplumunun gelecekteki politik süreçlerde daha etkili yer alabilmesi için sivil toplum kuruluşlarına önemli görev düştüğünü belirtti:

“Bizim gibi sivil toplum örgütlerinin yeni dönemde daha aktif ve etkili bir şekilde sürece müdahale etmesi gerekir.”