Hakan Fidan’ın dışişleri bakanlığı diplomasiyi nasıl şekillendirecek?

MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanı olması, uluslararası arenada ses getiren büyük bir değişim olarak görülüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye’nin sır küpü” olarak tanımladığı Fidan’ın nasıl tanındığını ve bakanlığından beklentileri, VOA Türkçe ABD'li eski yönetim yetkililerine sordu

Hakan Fidan’ın dışişleri bakanlığı diplomasiyi nasıl şekillendirecek?

Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) 13 yıllık eski başkanı Hakan Fidan’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni kabinesinde Dışişleri Bakanı olarak atanması, uluslararası arenada ses getiren büyük bir değişim olarak görülüyor.

Fidan’ın istihbarat kariyerinde attığı adımlar, diplomatik temasların ve Türkiye’nin dış politikasının belirleyici faktörlerinden biriydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye’nin sır küpü” olarak tanımladığı Hakan Fidan için Dışişleri Bakanlığı, küresel sahnede yepyeni bir rol.

Fidan’ın özgeçmişi Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde ve çeşitli basın organlarında yer aldı. MİT başkanlığından önce Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) Başkanı, Başbakanlık Dış Politika ve Güvenlik Konularından Sorumlu Müsteşar Yardımcısı, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Yönetim Kurulu Üyesi, Başbakan Özel Temsilcisi, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkan Yardımcısı ve Cumhurbaşkanı Özel Temsilcisi görevlerinde bulundu.

“Sakin, sessiz ama cana yakın bir profesyonel”

Kamuoyunun yıllarca sesini bile neredeyse bilmediği, duymadığı Hakan Fidan, kendisiyle görüşmüş, çalışmış, toplantılara katılmış Amerikalı yetkililere göre nasıl biri?

VOA Türkçe’nin bu soruyu yönelttiği isimlerden biri eski ABD Dışişleri Bakanı danışmanı Rich Outzen. Emekli Albay Outzen, Fidan’ı, “Bölgesel ve uluslararası bağlantıları olan, sakin, sessiz ama cana yakın bir tavır sergileyen yetkin bir profesyonel. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere Türkiye'deki üst düzey ulusal liderlerin güvenine ve dünya çapında onlarca güvenlik ve siyasi liderle kişisel bağlantılara sahip. Akıcı İngilizce konuşuyor, jeopolitik dinamiklerin yanısıra istihbarat ve güvenlik boyutlarını da mükemmel bir şekilde kavrıyor” şeklinde tanımlıyor.

Outzen, eski ABD Başkanı Donald Trump döneminde ABD'nin Suriye özel temsilcisi olan James Jeffrey'nin kıdemli danışmanı olarak görev yapmıştı.

Aynı zamanda ABD'nin eski Türkiye ve Irak Büyükelçisi olan Jeffrey de Fidan’ın sadece saygı duyulan değil aynı zamanda sevilen bir isim olduğunu, özellikle de verdiği sözleri tutarlı bir şekilde yerine getirdiği için herkesin ona güvendiğini söylüyor.

Jeffrey, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, “Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yakın danışmanı olarak on yılı aşkın deneyimi, bölgesel ve küresel bağlantıları ve politika konularına hakimiyeti göz önüne alındığında, dışişleri bakanı olarak mükemmel bir seçim olarak görülüyor” diyor.

Fidan’ın dışişleri bakanlığı 2015’te gündeme gelmişti

Aslında Hakan Fidan’ın bu göreve getirilmesi konusunda ilk girişim 2015’teydi. Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, Erdoğan’ın 10 Ağustos 2014'te 12. Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından, 7 Haziran 2015 seçimlerinde Fidan’ı Ankara'dan milletvekili adayı olarak göstermişti.

Davutoğlu’nun amacının Fidan’ı Dışişleri Bakanı yapmak olduğu çok konuşuldu. Ancak Davutoğlu, amacını bugün reddetse de, Fidan’ın istifası ve siyasete atılma girişimi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vetosuna takıldı.

Erdoğan Fidan’ın MİT’i bırakarak siyasete atılmayı tercih etmesine tepkisini, “MİT sıradan bir kurum değildir. Devletin en önemli kurumudur. Şimdi biz onu böyle bir göreve getirdik. Getiren de benim. Madem öyle, ayrılırken de, eğer müsaade edilmiyorsa orada kalması ve ayrılmaması gerekirdi. Dolayısıyla tabii ki kırgınım” sözleriyle dile getirmişti.

James Jeffrey’e göre o dönemde hem Kürtler’le çözüm sürecinde hem de Fethullah Gülen yapılanmasıyla mücadeledeki gelişmeler nedeniyle Fidan’ın MİT’ten ayrılması istenmedi.

Jeffrey, “O dönem altı ay içinde (2015’te) iki seçimin yapıldığı, PKK ve bağlantılı partisi HDP, Gülenci hareket ve Erdoğan'ın Kürt karşıtı koalisyon ortağı Bahçeli'nin MHP'si arasında gidip gelmelerin yaşandığı siyasi çalkantılı bir dönemdi” dedi.

Erdoğan’ı Fidan'a büyük saygı duyduğuna da dikkat çeken Jeffrey, “Cumhurbaşkanı'nın Fidan'ın atanmasında istediği ve karşılığında göreceğini düşündüğü şeyin sadakat ve yetkinlik olduğunu varsayıyorum’’ diye konuştu.

Peki bu atama neden şimdi gerçekleşti? Outzen bu soruya, “Fidan son sekiz yılda, hem Türkiye'nin güney sınırlarındaki PKK karşıtı kampanyalarda hem de son iki yılda İsrail ve Arap ülkeleriyle yakınlaşmada merkezi roller dahil etkileyici bir uluslararası deneyim biriktirdi. Kapsamlı bölgesel güvenlik deneyimine sahip 54 yaşındaki bir bakan, 2010-2015 yılları arasında daha sınırlı bir rol oynamış 46 yaşındaki bir bakandan çok daha güçlü bir adaydır’’ yanıtını verdi.

Outzen’a göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fidan'dan bölgesel anlaşma ve uzlaşma konusunda başlattığı girişimleri daha kapsamlı bir şekilde sürdürmesini ve başta PKK'ya karşı yürütülen kampanya olmak üzere güvenlik konusundaki daha geniş ulusal çabaları desteklemesini isteyecek.

Fidan MİT başkanı olarak Suriye’de başlayan iç savaş sonrası, Türkiye'nin Suriyeli Kürt gruplara karşı yürüttüğü mücadelede de önemli bir rol oynadı. Özellikle 2014'te önce Ocak ayında MİT'in Suriye'deki silahlı gruplara TIR'larla gönderdiği malzemeyi ortaya çıkaran jandarma operasyonu, ardından Mart ayında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun odasında, Fidan, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler arasındaki gizli Suriye toplantısının ses kayıtlarında, Suriye’ye müdahale için Fidan’ın “ben öbür tarafa 4 tane adam gönderirim, 8 tane boş alana füze de attırırım. Problem değil o. Gerekçe üretilir” dediği iddiası çok konuşulmuştu.

Bugünse Türkiye'nin, Suriye ile olan yakınlaşması, Rusya-Ukrayna savaşındaki pozisyonu, İsveç’in NATO üyeliği ile F-16 satışları arasında sıkışan ABD ile inişli çıkışlı ilişkiler açısından Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanlığı için nasıl bir perspektif sunacağı ise merak konusu.

İLGİLİ HABERLER

Dışişleri'nde Hakan Fidan dönemi resmen başladı

Hakan Fidan’ın dış politika konularında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile uzun bir çalışma geçmişine sahip olduğunu hatırlatan James Jeffrey, “Fidan zaten son derece yetkin ve saygın olan istihbarat servisini daha da geliştirdi, ancak aynı zamanda genel dış politikada ve terör örgütü PKK ile ilişkiler de dahil olmak üzere dış ve iç politikayı birleştiren konularda kilit roller oynadı’’ dedi.

Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanlığı’na atanmasının diğer ülkelere, “daha ılımlı ve daha az düşmanca dış politika yürütmede süreklilik ve yetkinlik” mesajı verdiğini belirten Jeffrey, “İstihbarat toplama ve yakın çevredeki operasyonlar MİT tarafından yürütülmeye devam edecek, ancak Fidan bu alanlardaki uzmanlığını Türk askeri, istihbarat ve diplomatik liderleri biraraya getiren resmi/gayri resmi ‘ulusal güvenlik’ müzakerelerine taşıyacak. Tıpkı Bill Burns'ün CIA liderliğinde derin diplomatik deneyiminden yararlandığı ve bu deneyime sahip olduğu gibi’’ diye konuştu. Burns, 32 yıl görev yaptığı ABD Dışişleri Bakanlığı'nda elçilik, bakan yardımcılığı ve bakan vekilliği görevlerinde bulunmuş, 2014’te emekli olduktan yedi yıl sonra Biden yönetiminde CIA başkanlığına getirilmişti.

''İbrahim Kalın'ın MİT Başkanlığı'na atanması denklemde önemli''

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dışişleri Bakanlığı'nın başına ciddi güvenlik uzmanlığı olan bir yetkiliyi getirerek, hem çok taraflı ilişkilerde açıklık hem de sert güç çıkarlarını sürdürme kararlılığını ortaya koyduğunu söyleyen Richard Outzen da Fidan'ın yerine Milli İstihbarat Teşkilatı'nın başına İbrahim Kalın'ın getirilmesine de vurgu yaptı.

Fidan ve Kalın arasındaki yakın çalışma ilişkisinin çok iyi bilindiğini kaydeden Outzen, “Politika üretmek tek kişinin işi değil ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bir grup danışmanın tavsiyelerine ve fikir birliğine bağlı. Bu iki danışman Cumhurbaşkanı'na güvenilir rehberlik sağlamada kilit öneme sahip ancak her ikisi de diğer danışmanlara da güvenmekte. ABD sisteminde olduğu gibi Türkiye'deki sistemde de kilit danışmanların belli bir güven derecesine sahip olmaları ve birlikte çalışabilmeleri kritik önem taşır; her zaman aynı fikirde olmaları değil ama üst düzey karar alıcı için makul tutumlar ve seçenekler üretmek üzere çalışabilmeleri gerekir. Bu iki isim, bu denklemin önemli bir parçası” ifadelerini kullandı.

Dilge Timoçin