Almanya’da Temsil Gücümüz Zayıf mı?
Kültürel Değerlerimiz ve Tarihi İsimlerimiz Sahipsiz mi?
Berlin-
UBahn Bülowstr. girişinde değerli ozan Neşet Ertaş için düzenlenen anma töreni, Türkiye’nin kültürel mirasının Almanya’da yaşatılması adına önemli bir adım olarak görünse de, bu etkinliğin bazı yönleri Türk devleti temsilcilikleri açısından sorgulanmalıdır. Anadolu’nun sesi olan Neşet Ertaş, sanat hayatıyla sadece Türkiye’de değil, uzun yıllar yaşadığı Almanya’da da halkın gönlünde taht kurmuş bir sanatçıdır. Ancak bu törenin, Almanya Federal Cumhuriyeti Gıda ve Tarım Bakanı Cem Özdemir, gazeteci Can Dündar ve Toplumsal Uyum Müsteşarı Oliver Friederici gibi isimler tarafından gerçekleştirilmesi, Türkiye’nin diplomatik temsilciliklerinin bu tür kültürel anmalarda ne kadar geri planda kaldığını sorgulatmaktadır. Neşet Ertaş gibi bir halk ozanının anma töreni Türk devleti tarafından daha etkin bir şekilde organize edilip desteklenmeli miydi?
Bu sorunun ışığında, Türkiye’nin Almanya’daki diplomatik varlığı ve kültürel faaliyetlerinin etkinliği hakkında daha geniş bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. Büyükelçilik ve Kültür Müşavirliği bu süreçte neden yeterince aktif olmadı? Türk devleti temsilcilikleri, diaspora toplulukları için önemli olan bu tür etkinliklerde neden daha ön planda değil?
Mete Ekşi Örneği
Bu sorulara benzer bir örnek de, 1991 yılında Berlin’de Neo-Naziler tarafından öldürülen *Mete Ekşi* ile ilgili yaşanmıştır. Mete Ekşi, o dönemin ve hala yaşanan Almanya'sında Türk göçmenlerin maruz kaldığı şiddetin sembolü haline gelirken, geçen yıllarda isminin marjinal gruplar tarafından kullanılması Türk devletinin görevlendirdiği temsilcilikler için bir başka zayıflık göstergesi olmuştur. Ekşioğlu Vakfı’nın devreye girerek Mete Ekşi’nin isminin korunması adına adımlar atması, Dönemin Berlin Başkonsolosluğu'nun bu konuda yeterince müdahil olmadığını ve Türk toplumu için sembol haline gelmiş bu değerin korunmasında bir zafiyet yaşandığını ortaya koymuştur.
Neşet Ertaş gibi bir değerin, Almanya'da düzenlenen anma töreniyle onurlandırılması, Mete Ekşi olayında olduğu gibi Türk temsilciliklerinin ve devlet organlarının kültürel değerlerini ve insanlarının isimlerinin koruma ve yaşatma konusundaki zayıflıklarını gözler önüne sermektedir. Bu tür kültürel projelerde, neden Türk devleti ve temsilcilikleri aktif bir rol oynamamaktadır? Almanya'da sayısı milyonları bulan Türk toplumu için bu tür semboller ve değerler, güçlü bir kimlik ve kültürel bağ anlamına gelirken, bu değerlerin korunması ve doğru şekilde yaşatılması, Türkiye’nin uluslararası arenada imajı açısından da son derece önemlidir.
Yurtdışındaki Kültürel Değerleri Korumadaki Eksiklikler
Neşet Ertaş’ın anma töreninde olduğu gibi, Mete Ekşi'nin isminin marjinal gruplar tarafından kullanılmaya çalışılması, Türkiye’nin Almanya’daki diplomatik temsilciliklerinin yurtdışındaki Türk kültürel değerlerini koruma konusundaki eksikliklerine işaret etmektedir. *Türk devleti ve temsilcilikleri, Almanya’daki Türk nüfusunun kültürel mirasını yeterince korumakta ve yaşatmakta başarılı mı?* Bu sorunun cevabı, her iki örnek üzerinden de maalesef olumsuz bir tablo çizmektedir.
Diaspora ile İletişim Eksikliği
Neşet Ertaş ve Mete Ekşi örneklerinde görüldüğü gibi, Türkiye'nin Almanya'daki kültürel diplomasi faaliyetlerinde diaspora topluluğuyla olan iletişimde ciddi eksiklikler yaşanmaktadır. Berlin Büyükelçiliği, Kültür müşavirliği, Almanya’da yaşayan Türk vatandaşlarının değerlerine sahip çıkmak ve bu değerleri Alman yetkililerle işbirliği içinde korumak için ne kadar etkin bir strateji izlemektedir?* Bu soruya verilecek yanıt, her iki olayda da temsilcilikler açısından bir zayıflık olduğunu ortaya koymaktadır.
Yurtdışındaki Kültürel Diplomasi Eksiklikleri
Neşet Ertaş’ın Berlin’de anılmasında yaşanan süreç ve Mete Ekşi’nin isminin korunmasında yaşanan sıkıntılar, Türkiye’nin yurtdışındaki kültürel değerleri ve tarihte ırkçı saldırılarda öldürülen isimlerin yeterince sahiplenemediğini göstermektedir. Türk toplumu için önemli olan bu değerlerin korunması ve yaşatılması, sadece bireysel ya da sivil toplum girişimlerine bırakılmamalı, devletin de bu tür süreçlerde etkin bir rol oynaması sağlanmalıdır. Türk devleti, yurtdışındaki kültürel mirasını koruma ve yaşatma konusundaki eksikliklerini gidermek adına daha proaktif adımlar atmalı, Alman makamlarıyla bu konularda daha etkin işbirliği yapmalıdır.
Neşet Ertaş’ın ve Mete Ekşi gibi isimler birer örnek ve bir çok isim, sadece Türkiye’nin değil, Almanya’da yaşayan Türk topluluğunun da kimliklerinin bir parçasıdır. Bu nedenle, bu değerlerin doğru şekilde korunması ve anılması, Türk devletinin diaspora politikaları açısından hayati önem taşımaktadır.