Türkiye’de LGBTİ+ hareketi neden hedef alınıyor?

Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan dahil özellikle iktidar partisi, devlet kurumları ve Cumhur İttifakı’ndaki ortakları uzun zamandır LGBTİ+ hareketini hedef alan bir tutum içerisinde. Yaşananlar Türkiye’deki LGBTİ+ çevrelerini rahatsız ediyor

Türkiye’de LGBTİ+ hareketi neden hedef alınıyor?

2002 Seçimleri öncesinde Milli Görüş gömleğini çıkaran dönemin iktidar adayı AK Parti’nin genel başkanı bugünün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kanal D’de yayınlanan Genç Bakış programında “Eşcinsellerin de kendi hak ve özgürlükleri çerçevesinde yasal güvence altına alınması şart. Zaman zaman bazı televizyon ekranlarında onların da muhatap oldukları muameleleri insani bulmuyoruz” sözleri bir süredir yok hükmünde.

Zira yalnız Cumhurbaşkanı Erdoğan değil partisi, devlet kurumları, Cumhur İttifakı’ndaki ortakları uzun zamandır LGBTİ+ hareketini hedef alan tutum içinde. Yalnız iktidarda değil muhalefette yer alan Türk sağının birçok partisi LGBTİ+’ların Türk aile yapısını tehdit ettiğini savunuyor. Aralarında Ulusal Parti’nin de yer aldığı laiklik savunucusu yapan bazı dernekler de bu görüşte.

LGBTİ+ karşıtları geçtiğimiz Pazar günü Büyük Aile Buluşması adı verilen açıkhava buluşmasında yeniden biraraya geldi. Bir önceki yıl yine Eylül ayında yine Saraçhane parkında buluşan LGBTİ+ karşıtları ilk buluşmasına göre yarıdan daha az bir kalabalığı biraraya getirse de LGBTİ+ derneklerinin kapatılması ve LGBTİ+ propagandasının yapılmaması taleplerini yüksek sesle dile getirdi.

LGBTİ+ aileyi mi hedef alıyor?

Yaklaşık 200 sivil toplum kuruluşunun destek verdiği eylemin tertip komitesi başkanlığını üstlenen Kürşat Mican muhafazakar sağ siyasetin önde gelen isimlerinden Muhsin Yazıcıoğlu’nun kurmuş olduğu Büyük Birlik Partisi’nde 2020 yılında genel başkanlığa aday olmuş bir siyasetçi. Kendisini “Türk İslam Ülkücüsü” olarak tanımlayan Mican bu etkinliğe Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu Başkanı olarak katılsa da Yesevi Alperenler Derneği’nin başkanlığını da yapıyor.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Mican, “Aile olmazsa millet olmaz, devlet olmaz, gelecek olmaz. Bunu görmek lazım. Biz bütün insanlık için bütün aileler için buradayız. Şimdi bunlar bize halkı kin ve nefrete tahrik ediyor, bunlar efendim nefret suçu işliyor söylüyorlar. Biz burada bir tane bireyi hedef almadık saldırmadık. Bu bizim hakkımız değil mi sen özgürlük diyeceksin, hürriyet diyeceksin benim ailemi dönüştürmek için neslimi değiştirmek için her türlü propagandayı yapacaksın” dedi.

“Sapkınlık” suçlaması, “dava” çağrısı

Eyleme katılanlar, 2022 yılının Kasım ayındaki bir TBMM grup konuşmasında “LGBTİ'yi desteklemek bir hak mıdır? Türk ve İslam'ın kıymet hükümlerine husumet cephesi açmak bir hak mıdır? Yoksa bir sapkınlık mıdır?” diye soran MHP lideri Devlet Bahçeli’ye olumlu yanıt veriyor ve bu mücadeleyi Türkiye’deki İslamcı çevrelerin en önemli kavramlarından olan “dava” olarak görüyor.

Bilal Doğan, “Allah insanları bir erkek ve kadından yaratmıştır. Üçüncü cinsiyet asla yoktur. Biz buna inanmışız. En büyük zenginlik ailedir. Bu ailenin temeli sağlam olursa vatan da sağlam olur. İnşallah bu sapkın fikirlere karşı ailenin temel yapısını çürüten bu sapkın zihniyete dur diyecektir” ifadelerini kullandı.

Sultan Ertürk de, “Her şeyden önemlisi bu dava bir insanlık davası. Ecdadımıza ve gelecek nesillere borcumuz var. Bu insanlık davasının peşini ben ve çocuklarım asla bırakmayacağız. Bu uğurda ne kaybedersek kaybedelim. Subliminal mesajlar, çizgi filmlerden reklamlara kadar, kıyafetlerden kırtasiye malzemelerine kadar her şeyde var. Ve bu subliminal mesajlar çocuklarımızın manevi duygularını dejenere etmek için, bizzat algı operasyonu yapılıyor” dedi.

Radyo Televizyon Üst Kurumu’nun bir önceki sene olduğu gibi bu sene de LGBTİ+ karşıtı bir filme kamu spotu olarak televizyonlarda yayınlanma izni vermesi aslında iktidarın bu konuyu nasıl yaklaştığını ortaya koyuyor.

Milli Eğitim Bakanlığı Türk Aile Yapısı’nı korumak için liselere seçmeli ders koydu

Milli Eğitim Bakanlığı da bu rahatsızlıktan yola çıkarak liselerde “Türk Aile Yapısı” diye bir dersi müfredata ekledi. Ancak henüz bu dersi hangi branş öğretmenlerin vereceği ve ders kitapları netlik kazanmış değil.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin bir televizyon kanalında bu dersi, “Bizi biz yapan değerler her neyse gelecek kuşaklara aksettirebilmek istiyoruz. Bu anlamda hem müfredatımızın içine hem de seçmeli derslerimizin içerisinde ‘Türk Toplumunda Aile’ diye bir ders koyduk. Yeni müfredat çalışmalarımız içerisinde de bunlar bizim öncelik verdiğimiz konular” sözleriyle ilan etti.

Yıldız Tar: “Kamu görevlilerinin eliyle LGBT artıların hakları ihlal ediliyor ve işkence yapılıyor”

Yaşananlar Türkiye’deki LGBTİ+ çevrelerini rahatsız ediyor. 1994 yılında kurulan KAOS GL çevresinde örgütlenen KAOS GL Derneği’nin başkanlığını yapan Yıldız Tar, 2015 yılındaki Onur Yürüyüşü’nün yasaklanmasının ardından LGBTİ+’lara yönelik baskı ve şiddetin düzenli olarak arttığını söyledi.

VOA Türkçe’nin konuştuğu Tar, “7 Haziran seçimlerinin ardından ilk Onur Yürüyüşü’ne saldırı ile birlikte artık daha planlı, sistematik bir şekilde LGBTİ+ haklarına saldırı başladı. Önce AKP ilerleyen süreçte de AKP-MHP ve dolayısıyla Cumhur İttifakı’nın LGBTİ+’ları düşman olarak ilan ettiğini görüyoruz. Son dönemlerde öyle bir noktaya geldi ki LGBTİ+ örgütlerinin kapatılması, derneklerin kapatılması, LGBTİ+ propagandasına son verilmesi talep ediliyor. Bu ifade Rusya’dan alınan bir ifade. Rusya’daki gay propaganda yasağından birebir ifade. KAOS GL’nin hazırladığı insan hakları raporunda ihlal, işkence ve kötü muamelenin arttığını görüyoruz. Kamu görevlilerinin eliyle LGBTİ+’ların hakları ihlal ediliyor ve işkence yapılıyor” dedi.

Bu yıl İstanbul polisi tam da Yıldız Tar’ın işaret ettiği gibi Onur Yürüyüşü sırasında üst üste iki hafta sonu Taksim ve çevresini adeta kuşattı, gökkuşağı renkli tişörtlü insanların dahi çevreye girişine izin vermedi, engellemelere rağmen yürüyüş yapmaya çalışanlara şiddetli bir şekilde müdahale etti, 200’den fazla aktivisti gözaltına aldı.

“LGBTİ+’lara cadı avı hız kesmeden devam ediyor”

LGBTİ+ propagandası bakımından en büyük tepki Netflix ve Disney+ gibi yayın platformlarına yönelmiş durumda. Bu görüşün gerçekle bağdaşmadığını savunan KAOS GL Yayın Yönetmeni, Netflix’in Türkiye’de çektiği dizilerin sansüre tabi olduğunu iddia ediyor.

“En basitinden sansür o kadar incelikli işletiliyor ki Netflix’deki Türkiye yapımı bir dizinin senaryo aşamasında müdahale edilebiliyor. Ekranlardan bir bir LGBTİ+ sanatçılar, LGBTİ+ oyuncular silindi. 90’larda çok daha fazla LGBTİ+’larla ilgili filmler çekilirken şu an en radikal film olarak görülen Kurak Günler’de bile bir sezdirme yöntemiyle yani bir nevi hissi kablel vuku ile seyirci hissedecek gibi bir şey bile çok radikal geliyor. Haliyle LGBTİ+’lara dönük cadı avı çoktan başladı ve hız kesmeden devam ediyor.”

“Siyasal bir şiddetin ortasındayız, yukarıdan aşağıya örgütlenen bir homofobi var”

Hazırlanmakta olan Anayasa değişikliğinin endişe verici olduğunu belirten Yıldız Tar, Türkiye’de şu an dahi LGBTİ+’ların kendilerini anayasal güvence altında hissetmediğini dile getiriyor.

“Şu anda LGBTİ+ karşıtı yürüyüşlerin devlet destekli olması kamu spotlarının yayınlanması, bunların organik tepkiler olmaktan ziyade bundan sonrasında atacakları yasal adımın meşruiyetini sağlamak için organize edilen birtakım olaylar olduğunu düşünüyorum. Büyük Aile yürüyüşlerinin önümüzdeki dönemde anayasa tartışmasına bir malzeme oluşturduğunu düşünüyorum. LGBTİ+ meselesinde zor ve hükümetin artık bütün bir rejimi değiştireceği bir dönem bizi bekliyor gibi gözüküyor. LGBTİ+’lar yasal güvence altında hissetmeleri bir yana yasalar LGBTİ+’lara karşı kullanılan silahlara dönüşmüş durumda. Nefret cinayetlerinde haksız tahrik indirimleri uygulanıyor. Özetle siyasal bir şiddetin ortasındayız. Yukarıdan aşağıya örgütlenen bir homofobi var. Ama buna karşılık LGBTİ+ hareketinin yarattığı toplumsal dönüşüm var. Şimdilik bir dengedeyiz ama önümüzdeki dönemde siyasal şiddetin daha da artarak bu dengeyi bozması çok olası.”