AYM Başkanı, Can Atalay kararından geri adım atmıyor: “AYM kararlarına uymak anayasal zorunluluk”

Zühtü Arslan, Anayasa Mahkemesi'nin aldığı, Milletvekili Can Atalay’ın serbest bırakılması kararlarına uyulmamasının, anayasal ve yasal hiçbir temeli olmadığını yineledi. Arslan bu kararlar nedeniyle AYM’ye yapılan suçlamaların da anayasaya aykırı olduğunu söyledi

AYM Başkanı, Can Atalay kararından geri adım atmıyor: “AYM kararlarına uymak anayasal zorunluluk”
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan

Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasında süregiden gerilimde 14 Nisan’da görev süresi sona erecek Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan geri adım atmıyor.

Danıştay kontenjanından Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeliğine seçilen Yılmaz Akçil’in ant içme töreninde konuşan Zühtü Arslan, Gezi davasından Silivri’de bulunan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Can Atalay hakkında verilen karar nedeniyle başkanı olduğu kuruma yapılan suçlamaların anayasaya aykırı olduğunu söyledi.

“Anayasayı yorumlama konusunda nihai yetki Anayasa Mahkemesi’ne verilmiştir”

AYM Başkanı, başta törende kendisini dinleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş olmak üzere tüm topluma “Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar” diyen, anayasanın 153'üncü maddesini hatırlattı.

Zühtü Arslan, “Anayasa’yı yorumlamak konusunda nihai yetki Anayasa Mahkemesi’ne verilmiştir. Temyizden geçerek kesinleşmiş yargı kararlarından sonra AYM’nin verdiği karara, yorum farkı bulunduğu gerekesiyle uyulmamasının hiçbir anayasal ve yasal temeli yoktur. AYM’nin kararını beğenmeyebiliriz ama bir hukuk devletinde beğenmesek de bu kararlara uyulması anayasal zorunluktur. İhlal kararlarının icrası, her şeyden evvel anayasanın, kullandığımız yetkilerin meşruiyetini sağlayan bir toplum sözleşmesi olmasının, bu sözleşmeye sadakat yükümlülüğünün ve ahde vefa ilkesinin zorunlu sonucudur” dedi.

Hz. Süleyman kıssası ile Yargıtay eleştirisi: “Üzerimizdeki cübbeler, toplumun adalete güveninin sembolüdür”

Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca’nın katılmadığı törende AYM Başkanı, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne yönelik eleştirilerini İslam dininin peygamber kabul ettiği Hazreti Süleyman’ın bir kıssası üzerinden dile getirdi. Arslan, şunları söyledi:

“Yaralı bir kuş Hz. Süleyman’a gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler. Hz. Süleyman dervişi hemen çağırtır ve yargılamaya başlar. Derviş, ‘Kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, teslim olacağını düşünüp üzerine atladım, bu esnada kanadı kırıldı.’ Müşteki kuş bu itiraz eder, ‘Avcı olsa kaçardım. Derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım.’ Hz. Süleyman bu sözleri haklı bulmuş, dervişin kolunun kırılmasına hükmetmiş. Ancak yaralı kuş itiraz etmiş: ‘Efendim, kolunu kırarsanız iyileşince yine aynı şeyi yapar. Siz en iyisi üzerindeki derviş hırkasını çıkarın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.’ Yargı mensupları olarak bu kıssadan çıkaracağımız hisse bellidir. Üzerimizdeki cübbeler, toplumun adalete güveninin sembolüdür. Bu güveni sarsacak, aşındıracak davranışlardan kaçınmak da göreve başlarken yaptığımız yeminlere sadakatin, ahde vefanın gereğidir.”

Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurusu hakkı verilme nedeninin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan başvuruları azaltmak olduğunu hatırlatan Zühtü Arslan, isim zikretmeden, Can Atalay hakkında verilen ihlal kararında Gezi yargılamasının neden yeniden yapılması gerektiğine ve Atalay’ın salıverilmesine karar verdiklerini de açıkladı.

Arslan, “Bireysel başvurunun etkili olabilmesi, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Bu sebeple Anayasa Mahkemesi’nin, ihlalin tespiti yanında onun giderilmesi için yapılması gerekenlere hükmetmesi de anayasal ve yasal zorunluluktur. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması, kural olarak ihlal öncesi hâle getirmeyi gerektirmektedir. Bunun yolu da -ihlal eğer yargı kararından kaynaklanıyorsa- ihlale neden olan kararın ortadan kaldırılmasından geçmektedir. Bu kapsamda, daha önce defalarca ifade ettiğimiz üzere, bireysel başvuru bir temyiz yolu değildir. AYM, anayasaya uygunluk denetimi yapmaktadır" diye konuştu.

AYM’ye en büyük tepki Bahçeli ve Uçum’dan geliyor

Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasındaki uzlaşmazlıkta iki isim açık bir şekilde AYM’nin karşısında duruyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum.

Bahçeli, “hainlerin sırtını sıvazlayan Anayasa Mahkemesi”, “ya kapatılmalı ya da yeniden yapılandırılmalı” derken, çeşitli kararlarına atıfta bulunan Uçum, AYM’yi demokrasiye zarar veren “süper temyiz mahkemesi” olarak değerlendiriyordu.

Uçum’dan AYM Başkanı’na yanıt: “153'üncü madde bireysel başvuru ihlal kararlarını kapsamaz”

Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan’ın, AYM’ye başvurunun temyiz yolu olmadığını söyleyerek dolaylı cevap verdiği Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, sosyal medya hesabından açıklamalarda bulundu.

Uçum, “Anayasa madde 153 hükmü, bireysel başvuru ihlal kararlarını kapsamaz. Ayrıca usul hukukumuzda ‘yeniden yargılama’ bağımsız bir kurum değildir. Yargılamanın yenilenmesi/iadesi kararına bağlı yargılama faaliyetine yeniden yargılama denir. Yargılamanın yenilenmesi/iadesi kararı verme yetkisi karar yeri mahkemelerine aittir” dedi.

Atalay başvurusu, AYM ile Yargıtay arasındaki çekişmeyi su yüzüne çıkarttı

Türkiye'de yargının en üst iki kurumu olan Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasındaki yetki sürtüşmesi, özellikle Gezi davasından Silivri Cezaevi’nde bulunan Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Avukat Can Atalay’ın bireysel başvurusunun değerlendirilmesi sonrası ayyuka çıktı.

Anayasa Mahkemesi’nin, başvuru sahibi Can Atalay hakkında iki kez “hak ihlali” kararı vermesine rağmen Gezi davasına bakan İstanbul 13. Ağır Mahkemesi, teamüllere aykırı bir şekilde her iki kararı da Yargıtay 3. Dairesi’ne gönderdi.

Yargıtay, Can Atalay kararı sonrası AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.

İlgili daire ise Anayasa Mahkemesi’nin yetki aşımına gittiğine karar vererek, her iki kararı da yetki aşımı olarak değerlendirdi ve Can Atalay’ın tahliye edilmesini reddetti. Karar, TBMM’ye de gönderilerek Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi talep edildi.

Yargıtay 3. Dairesi 8 Kasım’da aldığı kararda, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunurken 3 Ocak tarihli kararında “Anayasa Mahkemesi, anayasadan almadığı bir yetki ile yargı kurumlarının üzerinde bir süper temyiz mercii olarak vesayet makamı haline gelmektedir” demiş ve AYM’yi jüristokrasi (yargıçlar yönetimi) uygulamakla suçlamıştı.

Kurtulmuş’un AYM-Yargıtay çekişmesindeki tutumu

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, İstanbul 13. Ceza Dairesi’nin 25 Nisan 2022’de Can Atalay’ın ve diğer Gezi tutukluları için verdiği 18 yıl mahkumiyet kararını 28 Ekim 2023’te kesinleştirmişti. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, cezaları onayan Yargıtay kararı hakkında yorum yapmadı ve Anayasa Mahkemesi’nin kararını beklemeyi tercih etti.

Numan Kurtulmuş, AYM’nin 25 Ekim 2023’te de Atalay için “hak ihlali” kararı vermesinden iki gün sonra “AYM kararı ortadadır, Meclis gereğini yerine getirecektir” dedi. Ancak yerel mahkeme AYM kararını uygulamadı ve kararı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi. Kurtulmuş bu aşamada beklemeyi tercih etti.

Yargıtay 3. Dairesi’nin 8 Kasım’da kendisine gönderdiği kararı TBMM’de uzun süre okutmayan Kurtulmuş, 11 Ocak’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüştükten sonra bu konudaki tutumunu değiştirdi.

30 Ocak’ta yurtdışındayken, Başkan Vekili Bekir Bozdağ yönettiği TBMM Genel Kurulu’nda kararın okunarak, Can Atalay’ın vekilliğinin düşmesine yeşil ışık yaktı.

Dönüşünde de “Biz bu hafta Ankara'da olsaydık dahi kararı yine Sayın Bozdağ okutacaktı. Bu süreci, buradan doğacak siyasi tartışmaları sokakta halletmeye kalkmak doğru değildir" diyerek Atalay’ın vekilliğin düşürülme sürecinde kendi onayının da olduğunu ortaya koydu.


Hilmi Hacaloğlu