“Verdiği Sözü Unutan, Ahiretini de Unutur!”
Borcuna ve sözüne sadık olmayanlar üzerine islami bir değerlendirme

İslam dini, toplumsal düzenin sağlanmasında güvenin ve sadakatin temel unsur olduğunu vurgular. Kur’an ve Sünnet’te, verilen sözün tutulması ve borçların zamanında ödenmesi, imanla doğrudan ilişkilendirilen ahlâkî sorumluluklardandır. Borcuna sadık olmamak ya da verdiği sözü yerine getirmemek, sadece bireysel bir kusur değil; aynı zamanda toplumsal bir bozulmanın başlangıcı olarak görülür.
SÖZÜN ÖNEMİ VE MÜ’MİN KİMLİĞİ
Kur’an-ı Kerîm’de Allah Teâlâ, “Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin…” (Mâide, 1) buyurarak, verilen her türlü söz ve yükümlülüğün yerine getirilmesini emreder. Hz. Peygamber (s.a.v.) de “Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz, kendisine emanet verilirse hıyanet eder” (Buhârî, Îmân, 24) buyurarak, sözünde durmamanın münafıklık alameti olduğunu ifade etmiştir.
Bu bağlamda sözünde durmamak, bir müslümanın şahsiyetine ve dinî bütünlüğüne zarar veren ağır bir kusurdur. Söz, hem Allah’a hem de insanlara karşı verilen bir taahhüttür. Sadakat, bir kulun hem Rabbiyle hem de diğer kullarla kurduğu ilişkinin temel taşıdır.
BORÇ VE SADAKAT AHLAKI
Borç almak ve borç vermek, İslam’da sosyal yardımlaşmanın bir parçası olarak teşvik edilmiştir. Ancak bu ilişki, ahlâkî sorumluluklar çerçevesinde yürütülmelidir. Kur’an’da borçlar açık bir şekilde yazılmalı, şahit tutulmalı ve vadesinde ödenmelidir (Bakara, 282). Peygamber Efendimiz (s.a.v.), vefat eden bir kişinin borcunu ödemeden bırakmasını son derece ağır bir davranış olarak görmüş, borçlu ölenlerin cenaze namazını kılmaktan geri durduğu zamanlar olmuştur.
Bir kimse borcunu ödeyebileceği halde geciktiriyorsa bu zulüm sayılır. Nitekim Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurur: “Zengin olduğu hâlde borcunu ödemeyi geciktiren kimse zulmetmiş olur.” (Buhârî, İstikrâz, 12) Bu hadisten hareketle, borcunu ödememek yalnızca mali bir kusur değil, aynı zamanda bir adalet ihlali ve kul hakkı meselesidir.
TOPLUMSAL GÜVENSİZLİĞİN KAYNAĞI
Borçlarını ödemeyen, verdiği sözleri yerine getirmeyen kişiler, zamanla güveni yok ederler. Bu durum yalnızca bireyleri değil, toplumun tamamını etkiler. Güvenin sarsıldığı bir toplumda ne ticaret sağlıklı işler ne de sosyal ilişkiler kuvvetli kalır. Bu yüzden İslam, söz ve borç ahlâkını sadece bireysel değil, toplumsal bir görev olarak da değerlendirir.
SADAKAT BİR İMAN GÖSTERGESİDİR
İslamî öğretiye göre sadakat, sadece bir fazilet değil, mümin olmanın ayrılmaz bir gereğidir. Borcuna sadık olmayan, sözünde durmayan kişi hem Allah katında hem de insanlar nezdinde güvenilirliğini kaybeder. Müslüman, elinden ve dilinden emin olunan; verdiği sözde duran, borcunu vaktinde ödeyen kimsedir. Unutulmamalıdır ki sadakat, ahirette de hesaba çekilecek ameller arasındadır. “Şüphesiz, söz verdikten sonra sözünden dönen kimse için kıyamet günü büyük bir hesap vardır.” (Tirmizî, Birr, 80)
Toplumun güven üzerine inşa edildiği gerçeğiyle, her müslüman sadakati bir hayat ilkesi haline getirmeli; sözüne ve borcuna sadık kalmalıdır. Bu, hem dünya huzurunun hem de ahiret saadetinin anahtarıdır.
Misafir Yazar: Halid Eren