Siz Gerçekten de Bütün Bu Olanlara İnanıyor musunuz?

Siz Gerçekten de Bütün Bu Olanlara İnanıyor musunuz?

Adnan Menderes bir programda; bunlar, hangi gün Cumhuriyetin kazanımlarına, yapılan atılımlarına ve hatta teknolojik değişimlerine takdir gözüyle bakıp, teşvik edilmesi yaklaşımıyla dokunup, idamesi açısından ne adım attı ki?

Benzerinde bir cümle kurmuştu, rahmetli; yapılan bu program esnasında sanki de geçmişte yaşanan ve bugünlerde yaşanmasına devam edilen aynı senaryonun repliklerinden bahsediyordu. Cumhuriyet Halk Partisinin bu ülke ve halkına karşı programlı olarak yürüttüğü yıpratma ve bölücülük faaliyetlerinin o günlerden hafızalarda kalan sadece ve sadece bir özetiydi bu söylem.

Söyleyen kim di? 
Başına neler geldi ve sonrasında ülkemizin son yarım asırda yaşadıkları hepsi ama hepsi, belli bir yaşın üzerinde olan insanlarımızın hafızasında mevcut.  


O günlerden bu günlere ne değişti?
Koskocaman hiçbir şey…
Aynı senaryo, aynı kişilerin elinde ve aynı figüranlara veya nesline yeniden, yeniden, yeniden servis edilip duruyor. 

Özetle ne diyordu CHP nin bir vekili; biz iktidarı övmek için değil, kötülemek için görev aldık. 
CHP kanadından, Allah aşkına bir tane sadece bir tane; iktidar partisinin yapmış olduğu her hangi bir çalışma hakkındaki iyi niyet temennilerini gösterebilir misiniz?

14 Mayıs seçimlerinin manasını çözemeyenler, olaya sadece soğan/patates penceresinden bakar ise 15 Mayıs sabahında bu ülkenin başına gelebilecekleri tahmin bile edemeyeceksiniz. Daha ortada kesin bir kazanım dahi yokken, 15 Mayıs sabahında intikam için çığlık atan Millet İttifakının görevli elemanları halkımız üzerinde öyle bir baskıya girmiş durumda ki, dünya tarihinde böyle bir manzaranın bulunması bile akıllara zarar verir cinstendir.

Düşünsenize; demokrasi adı altında oluşturulan sözde bir masa etrafında, geçmişlerinde kan davası gütmüş olan ve bir birleriyle uzaktan yakından her hangi bir taban birliği dahi olmayan, fikir birliği bile olmayan, inanç birliği bile olmayan grupların el birliğinde bu ülkenin geleceği paylaşılıyor.

15 Mayıs sabahı sözde bütün kapalı kapılar açılıyor ve nerede ne kadar mahkûm var ise ki bunların asıl amacı, bebek katilleri ve onların uzantı ve hatta koruyucusu konumunda olan diğer bütün terör örgütlerinin ve yöneticilerinin serbest bırakılarak, yeniden hareketlenmesini sağlayarak bu kadim topraklarda son yarım asırdır uygulanan bölünme hareketini hızlandırıp amaçlarına ulaşabilmektir.  

Adına ne diyorlar; “Demokrasi”. 
2000 li yıllara kadar gelinen süreçte yurdumuzun geçtiği hendekleri, surları, SSK Kurumunun ve bağlı bulunduğu hastanelerinin rezaletlerini, devlet hastanelerinin rezaletlerini, trafik canavarının terör örgütleri dışında bizlerden kopardıklarını, sağcısının-solcusunun aynı parmak tarafından işaret edilmişliklerinin, alevinsin-sünnisinin yine aynı parmak tarafından meydanlara salıverilişlerinin, Türk-Kürt sınıf ayrımcılığının ortaya atılarak kardeşin kardeşe kan davası gütmesine sebebiyet verilmesinin, banka hortumlayanlarının, bir gecelik faizlerinin dahi ülke ekonomine denk getirildiği günlerin sıkıntısının adı, “demokrasi”.
2000 li yıllarda meydanlara çıkan ve attığı her adımda bu ülkenin ve kadim halklarının şu anki bütün kazanımlarını gece gündüz demeden yerine getiren güç ise “dikta” rejimi oluyor, öyle mi? Tabii yersen…
Savunma Sanayi hususunda gelinen nokta ortada ve bu noktanın yok edilmesi çabasının başında gelen kimler? Millet İttifakı.

Söylemleri ortada; kaldıracağız, iptal edeceğiz, hesap soracağız.
Sağlık hususunda gelinen nokta ortada ve bu noktanın sekteye uğratılması çabasının başında gelen kimler? Millet İttifakı.

Söylemleri ortada; kaldıracağız, iptal edeceğiz, hesap soracağız.
Üretim, Yerli ve Milli olan her şeyin desteklenmesi ve ekonomik çalışmalar hususundaki atılan adımların sekteye uğratılması çalışmalarının başında gelen kimler? Millet İttifakı. 
 Söylemleri ortada; kaldıracağız, iptal edeceğiz, hesap soracağız.
İnançlara saygı hususundaki gelinen noktada atılan her adıma, başta Ayasofya Cami i Kebir olmak üzere saldırılan ve ayaklar altına alınan değerlerimizin yok edilmesi çabalarının başında gelen kimler? Millet İttifakı.
Söylemleri ortada; kaldıracağız, iptal edeceğiz, hesap soracağız.
Yok edeceğiz. 
Özerklik getireceğiz.
Müslüman taklidi yapmaktan kurtulacağız.
Atatürk Hava Limanını CIA ya vereceğiz.
Ezandan rahatsız oluyoruz, namaz kılanlardan rahatsız oluyoruz, Türk Bayrağından rahatsız oluyoruz, Anayasadan Türklük kavramını çıkaracağız. O kadar çok var ki hangisini yazalım;

Yetmez;
Bize uçak ne lazım, İHA-SİHA, Araba ne lazım? Bize otoban, hızlı tren ne lazım? Köprü, Havaalanı, Hastane, Doğalgaz arama çalışması ne lazım? Petrol ne işimize yarar, uyuşturucu baronlarının “keş” temiz parası olan, 300 milyar dolar varken, bize ekonomi ne lazım?
Bütün bunların fikri ve zikrinin adı “demokrasi”
Ve bütün bunları yapanın adı ise “hırsız” ve “dikta”.Tabii yersen.  

14 Mayıs seçimleri soğan ve patates seçimleri değil, cebimize-ekonomimize dokunanlar zaten bunlar. Ekonomiyi bu hale getirip 15 Mayıs sabahı yine eski haline mi çevirecekler. İnanıyor musunuz?
Ve işin garip ve acınası tarafı nedir, biliyor musunuz? Acı olan şey, bu ittifak içerisinde birileri söylemleri ile bu halkın inançları ile alay ederken, aynı masada oturan bu halkın inançlarına saygı ve savunuculuğunu yaptığı yalanını yaşayanlarının olması. Yani birileri bu halkın inançlarına hakaret ederken, aynı masada başka birileri de elinde 99 tespih ile “Allah-Allah” çekerken onları dinliyor olmasıdır. 

Bizim gözümüzde; 14 Mayıs seçimler kadim halkların gerçek manada aldatılmasının seçimleridir. Gerçek manada “Yüz Yılın” seçimidir ve gerçek manada “beka” sorununun yaşanacağı bir seçimdir.
Öyle olmasa idi bir dünyanın şer güçlerinin karşı durduğu tek bir adam kalır mıydı ayakta? Kalıyor, çünkü bu tek adamın ardında ellerini semaya açıp dua edenleri var.
Pardon, birçoğunuz o dua makamının ne olduğunu unutmuştunuz değil mi? Siz, şu an soğan fiyatları ile meşguldünüz. Hani şu parası bilmem kimler tarafından toptan ve fazladan fazladan verilip tarlalardan alınan ve çöplere boşaltılan soğanın fiyatının peşine düşmüştünüz. O dua makamı size o kapıyı açacak mı zannettiniz de, dua makamına savaş açtınız? 
Yazık ki ne yazık…
Gelelim bu şehrin 14 Mayısına…
Kadim şehir, Erzurum’a.
Adaylarımız çıkmışlar meydana. Her birisinin amaçları da, attıkları adımları da, gittikleri yolları da belli. Hatta ve hatta destekçileri de. 
Olmalı da, demokrasi şenliklerinde bu durumun anormal gösterilmesi normal değil zaten. Renkler cıvıl cıvıl olacak, söylemler, vaatler ve hatta yalanlar bile. Ve hatta anlatılan masallar bile. 
Bizler de oturduğumuz yerden “ne güzel konuşuyor” avuntusu içerisinde, oynanan orta oyunda rollerin kimlere ait olduğunu çözmeye çalışırız.
Dümbüllü kim? Pişekâr kim? Hacivat kim? Dinleyenlerin ve izleyenlerin ruh halleri nedir?  
Normal olmayan şeylerimiz de var ama seçim curcunasıdır deyip geçiştiriyoruz.
İşte asıl mesele de burada; geçiştiremediklerimizde…
Bu şehirde her şey var, Millet İttifakının CHP si yok.
Niye yokmuş onu da bir sonra ki yazımızda dile getirelim, getirelim ki bu şehir rahmetli Erkal’ın zikrettiği gibi kimlere kalmış anlayalım. 
Birkaç gün sonra için, kalın sağlıcakla.


Hakan Dikmen